Adi Ortaklığın Tasfiyesi ve Hukuki Süreçler

Adi Ortaklığın Tasfiyesi: Ortaklığın Tasfiyesine İlişkin Hukuki Süreçler, Ortaklık Yükümlülükleri ve Yargıtay Kararları Işığında Ortaklık Tasfiyesinde Ortakların Hakları

Adi ortaklık, tüzel kişiliğe sahip olmayan ve birden fazla kişinin belli bir amaca ulaşmak için emek ya da sermayelerini bir araya getirdikleri bir ortaklık türüdür.

Adi Ortaklıkta, ortaklar, şahsi varlıklarıyla da sorumlu oldukları için ortaklığın sona ermesi ve tasfiye süreci büyük önem taşır. Adi ortaklığın tasfiyesi, birçok hukuki ve ticari prosedürü içeren karmaşık bir süreçtir. Ortaklık sona erdiğinde tüm mali ve hukuki işlemler tamamlanana kadar ortaklık ilişkisi teknik olarak devam eder.

Bu makalede adi ortaklıkların tasfiye sürecini, tasfiye memurunun görev ve yetkilerini, alacaklılar ve ortaklar arasındaki ilişkileri, Yargıtay kararları doğrultusunda detaylandıracağız.

1. Adi Ortaklığın Sona Erme Nedenleri ve Adi Ortaklık Tasfiye Sürecinin Başlaması

Adi ortaklıkta tarafların birbirlerine karşı adi ortaklıktan doğan sorumlulukları ve talep hakları mevcut olup, taraflardan (ortaklardan) birinin yükümlülüklerini ihlal etmesinin, TBK’ nın 639/7. Maddesi hükmü gereğince adi ortaklığın feshini haklı kılacak nedenlerdendir.

Adi ortaklığın sona erme sebeplerini düzenleyen TBK’ nın 639/7. Maddesinde “Haklı sebeplerin bulunması halinde, her zaman başkaca koşul aranmaksızın, fesih istemi üzerine mahkeme kararıyla” ortaklığın sona ereceği belirtilmiştir.

Haklı sebeple fesih hakkı mutlak ortaksal bir hak olup, bu hakkın ortaklık sözleşmesiyle sınırlandırılması veya tamamen ortadan kaldırılması olanaksızdır. Gerçekten ortaklar arasındaki ilişkinin devam etmesini haklı göstermeyecek bazı durumlar ortaya çıkarsa, bu durumda ortakların ortaklığın feshini mahkemeden istemesi mümkündür. Hatta belirli süreli ortaklıklarda da sözleşmede belirtilen ortaklık süresinin bitmesinden önce haklı sebeple sözleşmenin feshi davası açmak olanaklıdır.

Adi ortaklıklar çeşitli nedenlerle sona erebilir ve tasfiye süreci bu noktada başlar. Tasfiyenin başlıca nedenleri şunlardır:

Sözleşmenin Sona Ermesi veya Belirlenen Sürenin Dolması: Ortaklık sözleşmesinde belirtilen sürenin dolması ya da amacın gerçekleşmesi halinde ortaklık sona erer.

Amacın Gerçekleşmesinin İmkansız Hale Gelmesi: Öngörülen işin yapılmasının artık mümkün olmaması, ortaklığı sonlandırabilir. Örneğin, bir inşaat projesi için kurulan adi ortaklık, projenin tamamlanmasıyla sona erer.

Ortaklar Arasındaki Uyuşmazlıklar: Ortaklar arasındaki önemli uyuşmazlıklar sonucunda ortaklık dağılabilir.

Ortaklardan Birinin İflası veya Ölümü: Adi ortaklıkta her bir ortağın kişisel sorumluluğu bulunduğundan, ortaklardan birinin iflası ya da ölümü durumunda ortaklık sona erebilir. Ancak, bu durumda diğer ortakların devam etmek istemesi halinde ortaklık faaliyetlerine devam edebilirler.

Bu nedenler, adi ortaklığın tasfiye sürecine geçilmesine zemin hazırlar. Tasfiye süreci, Türk Borçlar Kanunu (TBK) uyarınca düzenlenir ve hukuki, mali yükümlülüklerin tamamlanması için belirlenen prosedürleri içerir.

2. Adi Ortaklık Tasfiye Sürecinin Hukuki Çerçevesi

Tasfiye süreci, adi ortaklığın tüm borçlarının ödenmesi, alacaklarının tahsil edilmesi ve malvarlığının ortaklar arasında bölüştürülmesi gibi işlemleri içerir. Bu sürecin ana aşamaları şunlardır:

a) Tasfiye Memurunun Atanması

Tasfiye işlemlerini yürütmek üzere bir tasfiye memuru atanmalıdır. Ortaklar arasında anlaşma sağlanırsa, tasfiye memuru ortaklardan biri ya da bağımsız bir üçüncü kişi olabilir. Ancak, ortaklar arasında anlaşmazlık varsa, tasfiye memurunun atanması için mahkemeye başvurulabilir. Yargıtay’ın kararları bu süreçte tasfiye memurunun yetki ve sorumluluklarını net bir şekilde ortaya koymaktadır. Tasfiye memuru, ortaklığın tüm borçlarını ödemek, alacaklarını tahsil etmek ve kalan malvarlığını ortaklara dağıtmakla yükümlüdür. Ayrıca, ortaklığın işlerini sona erdirir ve gerekli raporlamaları yapar.

b) Borçların ve Alacakların Tespiti

Tasfiye memurunun ilk görevi, ortaklığın borç ve alacaklarını tespit etmektir. Bu süreçte, adi ortaklığın tüm varlıkları değerlendirilir ve aktif pasif dengesi oluşturulur. Tasfiye memuru, alacaklılarla görüşerek ortaklığın borçlarını ödeme planı oluşturur. Borçların tam ve doğru bir şekilde belirlenmesi, tasfiye sürecinin sağlıklı ilerlemesi açısından kritik öneme sahiptir.

c) Borçların Ödenmesi ve Alacakların Tahsili

Ortaklığın borçları ödenirken, öncelik sırasına dikkat edilmelidir. Öncelikle devlet, vergi ve sigorta primleri gibi kamu borçları ödenir. Daha sonra özel alacaklıların borçları kapatılır. Adi ortaklıkların tasfiyesinde, ortakların kişisel sorumlulukları olduğu için, borçların ödenmesi sürecinde ortakların şahsi malvarlıklarına başvurulabilir. Bu aşamada, tasfiye memurunun sorumluluğu, borçların doğru bir şekilde ödenmesi ve alacakların eksiksiz olarak tahsil edilmesidir. Alacakların tahsili noktasında Yargıtay kararlarına göre, memur aktif olarak hareket etmeli, alacaklılar ile olan görüşmelerde gerekli özeni göstermelidir.

d) Varlıkların Dağıtılması

Borçlar ödendikten sonra geriye kalan varlıklar ortaklar arasında paylaştırılır. Türk Borçlar Kanunu’nun 641. maddesi uyarınca, kar ve zarar paylaşımı ortaklık sözleşmesinde belirtilen oranlara göre yapılır. Sözleşmede özel bir hüküm yoksa, ortaklar eşit paylaşım ilkesi uyarınca pay alır. Tasfiye memuru, bu paylaştırmanın adil ve doğru bir şekilde yapılmasını sağlamak zorundadır. Dağıtım sırasında varlıkların nakde çevrilmesi gerekebilir, bu durumda varlıkların değerlemesi yapılır.

3. Tasfiye Sürecinde Ortakların Sorumlulukları

Adi ortaklıkların tüzel kişiliği bulunmadığı için ortaklar, tasfiye süreci boyunca ve sonrasında üçüncü kişilere karşı sorumlu olmaya devam ederler. Bu durum, ortaklık sona erse bile, borçlar tamamen ödenmedikçe ortakların kişisel malvarlıklarına başvurulabileceği anlamına gelir. Özellikle vergi borçları, sigorta primleri ve diğer kamu borçları gibi yükümlülükler, tasfiye sonrasında da ortakların sorumluluğunda kalır.

Yargıtay kararları da bu noktada önemli bir rehber sunmaktadır. Yargıtay, ortakların kişisel sorumluluğunun tasfiye sonrasında dahi devam edeceğini vurgulamakta ve tasfiye sürecinde ortakların gereken özeni göstermeleri gerektiğini belirtmektedir. Eksik tasfiye işlemlerinin ortakların aleyhine sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulunulmaktadır.

4. Adi Ortaklık Tasfiye Sonrasında Ortaklar Arası Uyuşmazlıklar

Tasfiye sürecinin tamamlanması, genellikle ortaklar arasında bazı uyuşmazlıklara neden olabilir. En yaygın uyuşmazlık konuları, varlıkların dağıtılması, tasfiye sürecinin şeffaf yürütülmemesi veya tasfiye memurunun yetkisini aşması gibi durumlardır. Bu tür anlaşmazlıklar, mahkemelere taşınabilir ve Yargıtay, adi ortaklıkların tasfiyesi konusunda birçok içtihat oluşturmuştur.

Özellikle Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2021 tarihli kararında, adi ortaklıkların tasfiyesinde usul ve esaslara tam olarak uyulmasının önemi vurgulanmıştır. Tasfiye işlemleri eksiksiz bir biçimde yürütülmediği takdirde, ortakların mali ve hukuki sorumlulukları devam edebilir. Bu nedenle tasfiye sürecinde her aşamanın titizlikle ve hukuka uygun olarak yerine getirilmesi zorunludur.

5. Yargıtay Kararları Işığında Adi Ortaklık Tasfiyesi

Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi’nin adi ortaklığın tasfiyesi ve feshine ilişkin temel olarak alınan kararları bulunmaktadır. Bu kararlar ile adi ortaklıkların tasfiye usulünde TBK kurallarına ek olarak uyulması gereken esasların çerçevesi çizilmiş ve dikkat edilmesi gereken hususlar belirtilmiştir.

*  Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi’nin E.2014/11009 K.2014/15095 sayılı ve        18.11.2014 tarihli kararı

* Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi’ nin E.2014/10535 K.2014/15088 sayılı ve 18.11.2014 tarihli kararı

* Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi’ nin E.2014/13639 K.2015/1168 sayılı ve 20.01.2015 tarihli kararı

* Yargıtay Üçüncü Hukuk Dairesi’ nin E.2016/10029 K.2018/1119 sayılı ve 15.02.2018 tarihli kararı

Yargıtay kararları ışığında ortaklığın tasfiyesi aşamasına kısaca tekrar değinmek isteriz. Şöyle ki;

Adi ortaklık ilişkisinde; bir ortak tarafından açılan alacak talepli dava, ortaklığın fesih ve tasfiyesi istemini de kapsar. Bu noktada tasfiyenin mahkemece bizzat yapılması gerekir.

Adi ortaklık ilişkisi, TBK’nın 639. maddesinde sayılan sona erme sebeplerinden birinin gerçekleşmesi ile sona erer. Bu şekilde ortaklığın sona ermesinin başlıca iki sonucu ortaya çıkar. Bunlardan ilki, yöneticilerin görevlerinin sona ermesi, diğeri de ortaklığın tasfiyesidir.

Tasfiye, ortaklığın bütün malvarlığının belirlenip, ortakların birbirleriyle alacak verecek ve ortaklıktan doğan tüm ilişkilerinin kesilmesi yoluyla ortaklığın sonlandırılması, malların paylaşılması ya da satış yoluyla elden çıkarılmasıdır.

Tasfiye usulünü düzenleyen TBK’nın 644. maddesi gereğince; ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır.

Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.

Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.

Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oy birliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır. Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.

Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesi gereğince; ortaklığın borçları ödendikten, ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslarla, ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazancın ortaklar arasında paylaştırılır. Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır.

Katılım payı olarak bir şeyin mülkiyetini koyan ortak, ortaklığın sona ermesi üzerine yapılacak tasfiye sonucunda, o şeyi olduğu gibi geri alamaz; ancak koyduğu katılım payına ne değer biçilmişse, o değeri isteyebilir. Bu değer belirlenmemişse, geri alma, o şeyin katılım payı olarak konduğu zamandaki değeri üzerinden yapılır.( TBK’ nun 642. md.)

Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir. Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder. Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir.

Hal böyle olunca mahkemece; ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde tasfiye işlemini gerçekleştirecek, ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir kişiyi tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.

Bundan sonra ise, adi ortaklık tasfiye işlemleri; hâkim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.

Birinci aşamada; ortaklığın sona erdiği tarih itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, yönetici ve idareci ortaktan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.

İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakde çevirme işlemi (TMK’nın 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.

Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan her birinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.

Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK’nun 297. maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.

Bütün bu açıklamalar ışığında, taraflar arasında geçerli bir adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu belirlendiğine göre uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekmektedir.

6. Adi Ortaklığın Feshi Talepli Davalarda Dilekçelerde Dikkat Edilmesi Gerekenler

Adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin açılacak olan davalarda dava dilekçesindeki talepler ve dava dilekçesinin içeriği oldukça önem arz etmektedir. Her bir talebin ve tasfiye aşamasına gelme nedenlerinin net bir şekilde açıklanması gerekmektedir. Bu sebeple de de mutlaka bu sürecin avukat ile yürütülmesi daha sağlıklı olacaktır. Dava dilekçesinde dikkat edilmesi ve talep edilmesi gereken hususlar şöyledir;

(Her somut uyuşmazlığı kendi içinde değerlendirmek gerektiğini unutmadan genel olarak adi ortaklığın tasfiyesine ilişkin davalarda dava dilekçesinde dikkat edilmesi gereken unsurlar aşağıdaki şekildedir.)

* Öncelikle davanın mutlaka ihtiyati tedbir ve kayyum atanması talepli açılması gerekmektedir.

* Adi ortaklığın feshi ve tasfiyesi talebi ile öncelikli olarak ortaklığa kayyum atanması, şirketin kuruluş anından itibaren kar paylarına her yıl için ayrı ayrı reeskont faiz işletilerek hesaplanacak miktarın davalıdan alınarak davacıya verilmesi, feshedilen adi ortaklığın tasfiye edilmesi taleplerine yer verilmesi gerekmektedir.

* Dilekçede ilk aşamada uyuşmazlığa konu olayın olgusal özetine yer verilmelidir.

* Sonrasında uyuşmazlığa konu adi ortaklığın tasfiyesi talebinin hukuksal açıdan irdelenmesi gerekmektedir. Burada adi ortaklığın tasfiyesinin talep edilmesine ilişkin haklı nedenler açıklanmalıdır.

* Dava dilekçesinde tedbir talep edeceğimiz hususlar açık ve net bir şekilde yazılmalıdır. Burada karşı tarafın denetim yetkinizi kısıtlaması durumunun söz konusu olduğuna bu nedenle de mahkemeden TBK 631. Maddesinde bildirilen denetim hakkının kullanılması maksadı ile ortaklığın devam eden işlerinin nasıl gittiğine ilişkin bilgi alma, ortaklık defter ve kayıtlarını inceleme ve bunlardan örnek alma, ortaklığın mali durumu hakkında özet çıkarma yetkisi verilmesi için talepte bulunulmalıdır.

* Dava sonuna kadar hak kaybına uğramamak ve ilerde açılma ihtimali bulunan davaların sürüncemede kalmaması açısından davalının elinde bulunan iş ortaklığına ilişkin defter, belge ve kayıtların mahkeme  nezdinde muhafaza altına alınması tedbiren talep edilmelidir.

* Adi ortaklık işletmesinin belirli işlerinin görülmesi ve mal varlığının yönetilmesi için denetçi kayyım atanması, devam eden ortaklığı delilleri yok etme ihtimaline istinaden yönetici kayyum atanması kabul edilmezse denetçi kayyum atanması talep edilmelidir.

* Kayyum atandıktan sonra ortaklığın kuruluşundan dava tarihine kadar ve atanma tarihinden itibaren her ay ortaklığa ait ticari faaliyetin kayıt altın alınması ve mahkemeye rapor sunulması, ticari defterlerin tamamının kayıt altına alınması ve ticari defterlerin mahkeme dosyasına getirtilmesi talep edilmedir.

* Ortaklığın hala devam ettiği ve dava sürecinde de devam edeceği gözetilerek evrakların kaybolmasına istinaden Görevlendirilecek olan kayyum tarafından veya ayrıca görevlendirilecek bir mali müşavir tarafından iş yerinde incelemeye de yetkilendirilecek şekilde ve defter ve kayıtların bir örneğini mahkemeye sunması yönünde bir yetki verilmesi talep edilmelidir.

* Mahkemeye denetici tarafından verilen defterler ve kayıtlar üzerinde TBK 631 maddesi uyarınca denetim yetkisi kapsamında müvekkil davacıya da ayrıca bilgi alma, örnek alma ve özet çıkarma yetkisi verilmesi talep edilmelidir.

* Adi ortaklığa ait malların, adi ortaklığın faaliyet gösterdiği işletmede satışta bulunan gerekse stokta bulunan mallarla birlikte toplu olarak tespitinin yapılması ve bulunan malların cinsi, türü niteliği, miktarı ve piyasa değerine ilişkin hesaplamalar yapılması talep edilmelidir.

* Ortaklığın kuruluşundan davanın açıldığı tarihe kadar kar paylarına her yıl için ayrı ayrı reeskont faiz işletilerek hesaplanacak miktarın ve ortaklığa katmış olunan sermaye değerinin ve kar payının   reeskont faiz işletilerek davalıdan alınarak tarafınıza verilmesi talep edilmelidir. Hesaplama yapılırken ortaklığın faaliyet gösterdiği işletmede stokta bulunan ürünlerin ve yine işletmede bulunan diğer araç gereçlerin cinsi, türü niteliği, miktarı ve piyasa değerine ilişkin hususların karar tarihine en yakın tarihi itibariyle rayiç değer tespitlerinin istenmesi, hesaplamaya dahil edilmesi gerekmektedir.

7. Sonuç: Adi Ortaklık Tasfiye Sürecinde Dikkat Edilmesi Gerekenler, Adi Ortaklığı Tasfiyesinde Avukat Desteğinin Önemi Nedir?

Adi ortaklığın tasfiyesi, her ne kadar sona ermiş bir ortaklık için zorunlu bir aşama gibi görünse de, birçok hukuki ve mali detay içeren karmaşık bir süreçtir. Gerekli destek olmadığı durumlarda süreç içerisinde yapılan tek bir hata bile günün sonunda haklarınıza kavuşmanızı tehlikeye sokmaktadır. Bu sürecin başarıyla yürütülebilmesi, tasfiye memurunun dikkatli ve yetkin bir şekilde işlemleri yürütmesiyle mümkündür. Ayrıca, ortakların bu süreçte kişisel sorumluluklarının devam ettiğini unutmamaları ve hukuki rehberlik almaları önemlidir.

Güneş & Güneş Hukuk Bürosu’nun ortaklar arası davalar ile şirket içi sorun ve şirket tasfiye davalarında göstermiş 25 yıllık tecrübe ile özellikle ortaklar ve şirket içi uyuşmazlıkların çözümü, ortaklıkların sona ermesi halinde haklarınızı alabilmeniz için izlenecek yollar, ortaklığı sona erdirmek istemeniz halinde izlenecek yollar konusunda sunduğu destek başarıya doğru güvenle ilerlemenizi sağlayacaktır.

Adi ortaklığın tasfiyesi işlemi sıkı bir şekilde takip edilmesi gereken ve taleplerin açık bir şekilde vurgulanması gereken karmaşık bir süreçtir. Güneş & Güneş Hukuk Bürosu olarak, ortaklık ve şirket tasfiye davalarında ve ticaret hukuku alanında uzmanlaşmış ve deneyimli avukat kadrosuyla, şirket tasfiye sürecinin en sağlıklı şekilde yürütülmesi ve ortaklık ve şirket tasfiye dava sürecinde herhangi bir hak kaybına uğramamanızı sağlamak adına kritik bir rol üstleniyoruz.

Adi ortaklığın tasfiyesi işlemi için yürütülen süreçte çok küçük eksiklikler ve hatalar bile büyük hak kayıplarına yol açmaktadır. Tasfiyenin sonunda mağdur olan tarafta olmamanız için Güneş & Güneş Hukuk Bürosu olarak sağladığımız hukuki destek, tasfiye sürecinde güvenle ilerlemenizi ve sürecin sonunda tüm haklarınıza kavuşmanızı sağlayacaktır.

Büromuz, 25 yıllık deneyim ve geniş kapsamlı hizmet anlayışıyla ortaklıklarda tasfiye sürecini en başından itibaren ele alıp tasfiye sonuna kadar sunduğu detaylı ve titiz hukuki destek ile ortaklık sonunda haklarınızı alma konusundaki başarınızı güvence altına alır.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Site Haritası
Bize mesaj gönderin!
Whatsapp
Merhaba, sizden bilgi almak istiyorum.
Güneş & Güneş Hukuk Bürosu Hemen Ara! Güneş & Güneş Law Firm Links Güneş & Güneş Hukuk Bürosu Telegram Güneş & Güneş Hukuk Bürosuna Mail Yazın