Malpraktis hekim hatası tazminat

A.MALPRAKTİS DAVASI İLE İLGİLİ GENEL BİLGİLER

Malpraktis genel olarak, tıbbi uygulamada sağlık çalışanlarının mesleklerini icra ederken ortaya çıkan kusurlu veya hatalı uygulamaları, tıbbi müdahaleyi yerine getirmeme veya gereken uygulamayı eksik yapma durumunu ifade eder. Tıbbi hatalar, sadece doktor hataları olarak değil, tıp alanında çalışan diğer sağlık personelinin deneyimsizlik, bilgi eksikliği veya ilgisizlik gibi nedenlerle yanlış veya hatalı bir müdahale sonucunda zarar ortaya çıkması veya görev ihmali nedeniyle meydana gelen zarar durumları için de kullanılır.

Genel olarak “tıpta yanlış uygulama” anlamına gelen malpraktis, tıbbi müdahaleden doğan zarar olarak nitelendirilebilir. Türk Tabipler Birliği Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 13. Maddesinde ise malpraktis, “Bilgisizlik, deneyimsizlik ya da ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi “hekimliğin kötü uygulaması”…” şeklinde tanımlanmıştır.

Malpraktis davaları, genellikle tıbbi hataların sonucu olarak ortaya çıkan zararlar nedeniyle mağdurların sorumlulara karşı ceza davası açma veya maddi ve manevi tazminat taleplerinde bulunma hukuki süreçleridir. Bu tür davalarda, doktorların görevlerini yerine getirirken yanlış uygulamalar veya beceri eksikliği sonucu tedaviyi doğru şekilde yapamamaları durumunda yasal işlem başlatılabilir.

Tıbbi Standart Kavramı Nedir?

Hastaya uygulanan tıbbi müdahalenin kusurlu olup olmadığının belirlenmesi ve tespiti, malpraktis davalarında büyük öneme sahiptir. Bu, hastaya uygulanan tıbbi müdahalenin, tıbbi standartlara uygun olup olmadığını belirlemek için kullanılan bir ölçüttür.

Bir hekim, tıp alanındaki gerekliliklere göre teşhis koymakla yükümlüdür ve tıbbın kurallarına aykırı tedavi ve teşhislerden kaçınmalıdır. Bu, yasalara dahil edilmiştir ve hekimin tıbbi standartları izlemek ve uygulamakla yükümlü olduğunu belirtir. İnsanların en temel haklarından biri olan yaşama hakkı ve buna bağlı olarak sağlık hakkı, hekim tarafından tıbbi standartlara uygun bir şekilde korunmalıdır.

Tıbbi standardın belirlenmesinde esas alınması gereken kriter, bir hekimin o ülkenin sağlık koşullarına uygun olarak gösterebileceği maksimum dikkat ve özendir. Tıbbi standart, tıp biliminin geliştiği aşamada kabul edilen ve genellikle uygulanan tedavi yöntemlerini ifade eder.

Malpraktis (Hekim Hatası) Ne Şekilde Ortaya Çıkar?

Malpraktis, sağlık çalışanının kasten ve taksirle (ihmali davranış) gerçekleştirdiği fiil neticesinde ortaya çıkabilir.

Hekimin Kasten Hata Yapması Sonucu Malpraktis Davası: Kast ceza hukukundaki anlamıyla, bir davranışın suçun kanuni tanımındaki unsurlarının bilinerek ve istenerek gerçekleştirilmesidir. Bu durumda hekimin davranışı hukuki sorumluluk yönünden Türk Borçlar Kanununun 49. Maddesinde düzenlenen “haksız fiil” sorumluluğu nedeniyle tazmin yükümlülüğü doğuracağı gibi, davranışın kasten icra edilmesinin ceza hukuku bakımından hekim açısından sonucu kasten (olası kast-doğrudan kast) öldürme veya yaralama suçları da oluşacaktır.

Hekimin İhmali Sonucu Malpraktis Davası: Tıbbi hatanın özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla gerçekleşmesi durumunda, kusurun taksir niteliğinde olduğundan söz edilir. Hasta ile hekim arasındaki tedavi sözleşmesi gereği özenli tıbbi yardımda bulunmayan hekimin eylemi, sözleşmeye aykırılık dolayısıyla da hukuki sorumluluğa neden olacaktır. Bununla beraber eğer fiil bir yaralama veya ölüm ile neticelenmişse taksirle yaralama/öldürme açısından bir cezai sorumluluk ortaya çıkacaktır.

Malpraktis Tedavinin Hangi Aşamasında Gerçekleşebilir?

Sağlık hizmeti süreci başlıca üç safhadan oluşur. Bunlar; teşhis, tedavi ve tedavi sonrası aşamalarıdır. Malpraktis durumu bu aşamaların üçünde de ortaya çıkabilir. Şöyle ki;

Hekim Hatasının Teşhis Aşamasında Gerçekleşmesi

Hekimin bu aşamada hastanın şikayetlerine özenle kulak vermesi ve hastanın tıbbi geçmişini eksiksiz bir şekilde anlaması son derece önemlidir. Çünkü tedavi ve danışma gibi sonraki adımlar, teşhisin temelinde yatan bilgilere dayanacaktır. Örneğin, tedaviye başlamadan önce hastanın alerjileri hakkında bilgi edinmek son derece kritik bir adımdır.

Aksine, hastanın alerjileri hakkında soru sormadan tedaviye başlanırsa ve ardından bir alerji reaksiyonu ortaya çıkarsa, doktorun ihmali ve kusuru nedeniyle malpraktis davası açılabilir. Ayrıca, doktorun teşhis aşamasında hastayı bilgilendirmesi ve yapılacak tedaviye dair açık rızayı alması gereken bir aydınlatma yükümlülüğü bulunmaktadır.

Hekim Hatasının Tedavi Aşamasında Gerçekleşmesi

Hekimin uygulama hataları da malpraktis davasının bir parçası olabilir. Yargıtay’ın önceden belirlediği içtihatlarından yola çıkarak şu örnekler malpraktis davasının konusu olabilir: Doktorun hatalı tedavi uygulaması, ameliyat sırasında vücutta yabancı bir nesnenin unutulması, yanlış ilaç veya hatalı iğne kullanımı, müdahale edilmesi gereken uzvun karıştırılması, steril olmayan şartlarda tedavi uygulanması ve benzeri durumlar.

Malpraktis-Komplikasyon Ayrımı Nedir?  Malpraktis Davalarında Komplikasyon Nasıl Tespit Edilir?

Komplikasyonlar, sağlık hizmetinin gerektiği gibi tam ve zamanında sunulmasına rağmen ortaya çıkan istenmeyen durumlardır. Örneğin, bir burun estetiği operasyonu sonrasında iyileşmeyen bir hastada, sadece doktor hatasından değil, aynı zamanda iyileşmeme komplikasyonlarından da bahsedilebilir. Sadece olumsuz bir sonucun ortaya çıkması, doktor hatasını göstermez. Komplikasyonlar nedeniyle meydana gelen zararlar, doktor hatasının varlığını kanıtlamak için yeterli değildir. Eğer hastanın yaşadığı olumsuz sonuçlar komplikasyonlardan kaynaklanıyorsa, hastanın tazminat talep etme hakkı sınırlı olacaktır.

Ancak doktor hatası mevcut ise, malpraktis söz konusu olabilir. Hekim, hatalı tıbbi uygulamalar sonucunda hastasını olumsuz bir sonuca sürüklemiştir. Bu olumsuz sonuç, geçici bir sağlık sorunu olabileceği gibi, kaslar veya sinirler gibi kalıcı hasarlara da neden olabilir. Malpraktis, sağlık hizmetinin tıbbi standartlara uymaması, gecikmesi veya erken uygulanması, sağlık personelinin deneyimsiz, bilgisiz veya ilgisiz olması nedeniyle hastanın zarar görmesi durumunu ifade eder.

Hastanın tedavi sonucunda olumsuz sonuçlar yaşaması ve tazminat talep etme hakkı kazanabilmesi için doktorun kusurlu olması gerekmektedir. Tıbbi malpraktis davalarında, sağlık personelinin hukuki sorumluluğunu belirlemek için kasıtlı veya ihmalkar bir eylemin varlığı mutlaka kanıtlanmalıdır. Bu tür bir haksız fiil aynı zamanda hukuki ve cezai sorumluluğu da içerebilir. Bu durumda hekim, hem hukuk hem de ceza mahkemelerinde yargılanabilir.

Malpraktis Davalarında Hangi Durumlarda Komplikasyondan Söz Edilebilir? Komplikasyondan Hekim Sorumlu Tutulur mu?

Hekim, tıp biliminin gerektirdiği şekilde uygun ve zamanında sağlık hizmeti sunmasına rağmen, bazen olumsuz durumlar komplikasyonlarla sonuçlanabilir.

Örneğin, bir kadın doğum uzmanının gebelikte erken doğum ve ardından gelişen komplikasyonlar nedeniyle bebeğin solunum sorunları yaşaması durumunda, doktorun bu durumda kusurunun bulunmadığı kabul edilir. Derhal müdahale edilmesine rağmen bebekte %90 engellilik gibi sonuçlar doğsa bile, doktora sorumluluk atfı yapılmaz.

Her tıbbi müdahalenin belirli bir seviyede risk içerdiği unutulmamalıdır. Dolayısıyla doktor, mevcut imkanlarını kullanarak tüm çabayı göstermesine rağmen olumsuz sonuçlar meydana gelebilir ve bu durumda doktora kusur isnat edilemez.

Aile hekimliği hizmeti sunan bir doktorun uzmanlık alanı belirgindir. Bu nedenle uzmanlık alanı dışında tedavi veya ameliyat gibi hizmetler sunmamalıdır. Aile hekiminin sorumluluklarının sınırlarını bilmesi önemlidir. Uzmanlık alanı dışında hizmet vermesi durumunda ise tazminat ve ceza davalarıyla karşı karşıya kalabilir.

Stabilizasyon Nedir? Stabilizasyon Sonucu Malpraktis Davası Açılabilir Mi?

Stabilizasyon, hastanın sağlık durumunun bir dengeye veya istikrara kavuşmasını ifade eder. Bu, hastanın maruz kaldığı ve acil servise başvurmasına neden olan tıbbi sorunun belirli bir ölçüde düzeltilmesi, vücut dengesinin yeniden sağlanması, hastalığın ilerlemesinin durdurulması, vücut fonksiyonlarının sabitlenmesi ve gerektiğinde daha fazla müdahaleye ihtiyaç duyulana kadar hastaya tıbbi destek sağlanması anlamına gelir. Acil servis personeli, hastanın sosyal güvencesi veya diğer özellikleri gözetmeksizin, tıbbi stabilizasyon sağlanana kadar tüm tıbbi hizmetleri sunmakla yükümlüdür . Hastanın stabilizasyonu sağlanmadan sevk edilmesi veya taburcu edilmesi durumunda, malpraktis tazminat davası açarak hekim veya sorumlu sağlık personelinden tazminat talep edebilme hakkımız meydana gelmektedir.

B.MALPRAKTİS DAVASINDA HUKUKİ VE CEZAİ SORUMLULUK NEDİR?

Malpraktis Davalarında Hasta İle Hekim Arasındaki İlişkinin Hukuksal Niteliği Nedir?

Malpraktis davası kamu hastanesinde gerçekleşen bir hatalı tıbbi müdahale doğrultusunda açılırsa sorumluluk idareye ait olacaktır. İdarenin kamu hizmetlerini, özellikle sağlık hizmetlerini uygun şekilde sunabilmesi için gerekli organizasyonları yapması, uygun binaları ve altyapıyı sağlaması ve nitelikli personeli istihdam etmesi gerekmektedir. İdare, bu yükümlülükleri yerine getirmezse, “hizmet kusuru” temelinde “tam yargı davası” açarak tazminat talep edilebilir.

Özel Hastane veya Sağlık Kuruluşlarının sorumluluğu ise genellikle özel hukuk kapsamında değerlendirilir ve “hasta kabul sözleşmesi” çerçevesinde ortaya çıkar. Hasta kabul sözleşmesi, Yargıtay tarafından kabul edilen bir tanıma göre genellikle hekim ve hasta arasında değil, hasta ile hastane arasında kurulur.

Bu tür bir sözleşme, herhangi bir şekil şartına tabi olmaksızın, tarafların zımni irade açıklamalarıyla kurulabilir. Sözleşme kısmi veya tam olarak kurulabilir ve içeriği hasta ve hastane tarafından serbestçe belirlenebilir. Örneğin, bir hasta sadece muayene olmayı kabul edip diğer işlemleri kabul etmiyorsa, hasta kabul sözleşmesi kısmi olarak kurulmuş olur. Bu sözleşme, hastane tarafından bazı yükümlülükleri içerebileceği gibi, hastanın da belirli yükümlülükleri bulunur.

Malpraktis (Hatalı Tıbbi Uygulama) Nedeniyle Cezai Sorumluluk Nedir?

Doktorların cezai sorumluluğundan bahsedebilmek için, öncelikle doktorun tıbbi müdahaleye uyan ve Türk Ceza Kanunu’nda suç olarak kabul edilen hukuka aykırı bir hareketi gerçekleştirmiş olması gerekmektedir.

Doktorların tıbbi uygulama hatalarından kaynaklanan ceza yargılaması, sonuçların ölüm veya yaralanmaya bağlı olarak Türk Ceza Kanunu’nun 85. ve 89. maddelerine dayalı olarak yapılmaktadır. Bu maddeler, kusurlu yaralama ve kusurlu öldürme suçlarını düzenlemektedir. Her iki suç da işlendiğinde, suçun oluşması için kusurun bulunması gerekmektedir.

Tıp alanındaki kusur, tıbbi uygulama sırasında bir doktorun hekimlik mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özeni göstermemesi durumunda ortaya çıkar. Doktorun tıbbi uygulama hatası nedeniyle cezai sorumluluğu, kasıtsız öldürme veya kasıtsız yaralama olarak yansıyabilir. Bu nedenle, tıbbi uygulama hatası sonucunda ortaya çıkan sonuca bağlı olarak farklı maddeler temelinde yargılama yapılacaktır.

TCK Madde 85”
(1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Türk ceza hukukunda, bir suçun varlığının söz konusu olabilmesi için suçun maddi ve manevi unsurlarının tamamlanmış olması gerekmektedir. Dolayısıyla, taksirle ölüme sebebiyet verme suçunun maddi unsuru, ölüm olayının gerçekleşmiş olmasıdır. Ölümün, bir doktorun gerekli dikkat ve özeni göstermemiş olmasından kaynaklandığı durumlar ise suçun manevi unsurunu oluşturur. Bir hekime ceza verilebilmesi, suçun manevi unsurunun yani ölüm olayının, hekimlik mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özenin gösterilmemiş olması sonucunda meydana geldiğinin tespit edilmesine bağlıdır. Taksirle öldürme suçu için öngörülen ceza miktarı mevzuat gereği iki ile altı yıl arasında hapis cezasını içerir.

Bu madde ikinci hükmünde, cezanın ağırlaştırılmasını gerektiren nitelikli haller belirtilmiştir. Buna göre, eğer suç birden fazla insanın ölümüne veya bunun yanı sıra bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olduysa, on beş yıla kadar hapis cezası uygulanabilir.

TCK Madde 89 –

(1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.

Bu suç türü açısından maddi unsur, hastanın yaralanmasıdır. Yaralanmanın hekimlik mesleğinin gerektirdiği dikkat ve özen eksikliği nedeniyle meydana gelmesi, suçun manevi unsurunu oluşturur.

Maddenin düzenlediği suç, bilinçli taksir dışında, şikayete bağlı olarak takip edilen bir suçtur. Bir suçun şikayete bağlı olarak takip edilmesi, hekim hakkında soruşturma başlatılabilmesi için mağdurun şikayet etmesi gerektiği anlamına gelir. Kanunda bu suç türü için öngörülen ceza miktarı, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasını içermektedir.

TCK Madde 53/6 –
(…) Belli bir meslek veya sanatın ya da trafik düzeninin gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırılık dolayısıyla işlenen taksirli suçtan mahkûmiyet hâlinde, üç aydan az ve üç yıldan fazla olmamak üzere, bu meslek veya sanatın icrasının yasaklanmasına ya da sürücü belgesinin geri alınmasına karar verilebilir. Yasaklama ve geri alma hükmün kesinleşmesiyle yürürlüğe girer ve süre, cezanın tümüyle infazından itibaren işlemeye başlar…”

Yönetmelik gereğince suçun işlenmesi durumunda, hekim, mesleki faaliyetten men cezasıyla cezalandırılabilir. Bu ceza, üç aydan üç yıla kadar sürebilir.

Malpraktis Davalarında Hatalı Tıbbi Uygulama Nedeniyle Hukuki Sorumluluk ( Malpraktis Tazminat Davası)

Malpraktis sonucu açılan malpraktis davasında tazminat; teşhis, tedavi ve bakım aşamalarından herhangi birinde tıbbi standartlara uygun olmayan işlem gerçekleştirilmesi sonucu ortaya çıkar. Bu tıbbi standart tıp biliminde genel olarak tanınıp kabul etmiş uygulamalardır.

Hasta, malpraktis nedeniyle malpraktis davasında tazminat talebini, gerektiğinde sözleşme veya haksız fiil temellendirilmiş yasal sebeplere dayanarak açma hakkına sahiptir. Önemle belirtmek gerekir ki, doktorun hukuki sorumluluğu kusura dayanıyor olsa da, vekalet ilişkisinin özelliği gereği doktor, en hafif kusuru sonucu ortaya çıkan tüm zarardan sorumlu tutulur. Doktor, tıbbi uygulamalarını hatasız bir şekilde gerçekleştirmesi durumunda ise sorumluluğu söz konusu değildir.

Estetik operasyonlarda da işlemin sözleşmede belirtilen nitelikleri taşımadığı, iş sahibinin beklentilerine uygun olmadığı veya gerektiğinde gerekli niteliklerden birkaçının eksik olduğu durumlarda, ayıplı ifanın varlığı kabul edilmelidir. Ayrıca, uygun tedavi yöntemini belirlemeli ve uygulamalı, uygulanan tedavinin istisnai durumlarda bile olumsuz sonuçlara yol açabileceğini davacıya bildirip onu uyarmalıdır. Eğer davacı bu konuda onay verdiyse, yüklenici, eserini iş sahibi davacının beklediği amaçlara uygun bir şekilde tamamlamak ve teslim etmekle yükümlüdür.

Peki meydana gelen malpraktis durumunda malpraktis davasında  neleri tazminat olarak talep edebilirsiniz? Diğer bir ifade ile malpraktis davasında ne talep edilip, istenebilir?

Hastanın hatalı uygulama sonucu fiziki zarara uğraması durumunda maddi tazminat talep edilebilecek başlıca durumlar şu şekildedir;

  • Tedavi masrafları, hastanın sağlığına kavuşması için yeniden yapılan tüm harcamaları içerir. Bu harcamalar arasında muayene, tahliller, teşhis, tedavi, ameliyat, estetik cerrahi, hastane giderleri, radyoloji, ilaçlar, protezler, hareket cihazları, korse, ulaşım masrafları ve benzeri tüm masraflar talep edilebilir.
  • Kazanç kaybı, Hastanın geçici çalışma gücü kaybı nedeniyle, çalışma gücünün kaybedildiği tarihten dava sonuçlanana kadar elde edebileceği kazançtan mahrum kalmasıdır. Ancak, çalışma gücünün kaybı nasıl belirlenir? Bedensel ve zihinsel olarak elde edilen verim ile organ kaybına neden olan bir sağlık sorunu, kişinin yaptığı işte doğal olarak farklılık yaratabilir. Örnek vermek gerekirse hekim hatası dolayısıyla yüzünde kalıcı iz kalan sinema oyuncusunun mesleğine devam edememesi kazanç kaybı noktasında malpraktis tazminat davasına konu olabilecektir.
  • Ölen hastanın vefatı dolayısıyla yapılan masraflar yine tazmin edilebilecektir. Hastanın mirasçıları sorumludan cenaze töreni, cenaze masrafları, dini ritüeller, vefat ilanı, mezarlık masrafları gibi masrafları malpraktis tazminat davası ile tazmin edilebilecektir.

Bununla birlikte malpraktis nedeniyle hatalı tıbbi uygulamanın istenmeyen sonucu doğurmuş olması ise manevi tazminat istemi için yeterli görülmektedir. Sorumlu sağlık personeli ya da kurumun;

  • Hastanın ve yakınlarının elem, üzüntü ve acısına karşılık,
  • Hastanın vefatı durumunda vefat eden hastanın bakmakla yükümlü olduğu kişilerin bu mahrumiyetine karşılık

manevi tazminat ödenmesi talep edilebilmektedir.

C.MALPRAKTİS DAVALARINDA YARGISAL DAVA SÜRECİ NASIL İŞLER?

Malpraktis Davalarında Arabuluculuk Süreci Nasıl İşler?

Malpraktis davası eğer direkt olarak hekim ya da hastaneye karşı açılıyorsa Tüketici Mahkemesi Görevli olacağından tüketici uyuşmazlıklarında başvurulması zorunlu olan arabuluculuk sürecinin tamamlanması gerekmektedir.

Arabuluculuk tutanağı, yasal olarak bir karar niteliği taşır ve imzalandıktan sonra mahkeme kararı gibi hüküm ifade eder. Örneğin arabuluculuk tutanağında, tarafların hastaya tazminat ödeme konusunda anlaştığını varsayalım. Tazminat ödemeleri süresinde gerçekleşmezse, avukatınız aracılığıyla icra takibi başlatabileceksiniz. Tarafların anlaşmaması durumunda dava süreçleri başlatılacaktır.

Malpraktis Davaları Hangi Durumlarda Açılır?

  • Hekimin tıbbı müdahalesinden doğan ve komplikasyon olmayan haksız fiiller,
  • Hastanın onamının eksik veya hatalı alınması,
  • Hastaya eksik bilgi verilmesi,
  • Hastanın tıbbi müdahalede rızasının bulunmaması,
  • Hastanın vücut bütünlüğünde herhangi bir zarar meydana gelmesi durumları malpraktis davası açmak için yeterlidir.

Uygulamada üzülerek görmekteyiz ki estetik operasyonlardan kaynaklanan tıbbi hataların (malpraktis) sayısı azımsanmayacak kadar artmıştır. Hastalar, burun estetiği ameliyatına girdikleri ameliyathanelerden burunlarındaki çürümelerle ayrıldıkları, yağ aldırma (liposuction) operasyonları sonucunda çift göbek deliği ile taburcu edildikleri veya başarısız saç ekimi operasyonları sonucu donör bölgesindeki zarar nedeniyle artık saç ekimi yapamayacakları gibi üzücü durumlarla karşı karşıya kalmaktadır.

Malpraktis Davalarında Zamanaşımı Nedir? Hangi Zamanda Malpraktis Davası Açılmalıdır?

Doktor ile hasta arasındaki ilişkinin niteliği zaman içinde farklılık gösterebilir. Eğer hasta-doktor ilişkisi bir sözleşmeye dayanıyorsa, sözleşmeden kaynaklanan talepler 5 yıllık zamanaşımına tabi olabilir. Diğer taraftan, eğer hasta-doktor ilişkisi bir sözleşmeye dayanmıyorsa, haksız fiil hükümleri uygulanır ve dava açma süresi 2 yıl ile sınırlıdır. Ancak, malpraktis davalarında, kusurlu fiilin tespit edilme süresi göz önünde bulundurularak, zamanaşımı süresi, fiilin işlendiği tarihten itibaren 10 yıl olabilir.

Burada hasta ile doktor arasındaki ilişkinin sözleşmeye bağlılığı, gerçekleşen tedavinin bir sözleşme doğrultusunda gerçekleştiği anlamına gelmektedir. Örneğin acil serviste size uygulanacak müdahalede herhangi bir sözleşme söz konusu olmadığı için buradaki olası malpraktis durumu haksız fiil hükümlerince değerlendirilecektir.

Malpraktis Davası Açmak İçin Neler Gereklidir?

Malpraktis davası açmak için tıbbi öykünüzü açıkladığınız beyanınızın da yer aldığı dilekçeniz olmalıdır. Bununla beraber gerekli belgelerin dava dilekçenize delil olarak eklenmesi dilekçenizi güçlendirecektir. Bu doğrultuda malpraktis davası açmak için gerekli belgeler şu şekildedir:

  • Tedavi öykünüzü baştan sona içeren beyanınız
  • Tedavi sürecinizle ilgili sahip olduğunuz bütün tıbbi rapor ve belgeler
  • Hekim veya hastane ile imzaladığınız sözleşmeler
  • Tedavi için yaptığınız ödemelerin evrakları
  • Hastane veya hekim ile gerçekleştirdiğiniz yazılı görüşmeler (whatsapp, mail vb.)

Tüm bunların yanında Adli Tıp Kurumu’ndan atanacak bir bilirkişice hekim hatası raporu hazırlanması talep edilmelidir. Bu raporun gerçekleşecek bir onarım tedavisi öncesinde hazırlanması gerekmektedir ve bilirkişi inceleme sürecinde Türkiye’de bulunmanız gerekmektedir.

Dava dilekçe ve eklerinin hazırlanması, kontrolü veya bilirkişi incelemesi talep edilmesi için bizden danışmanlık alabilirsiniz.

Malpraktis Dava Süreci Nasıl İşler?

Karşılaştığınız hekim hatası durumlarının sonucunda iki tür malpraktis davası açılabilmektedir. Bunlardan ilki yaşadığınız mahrumiyet ve kayıpların telafisi için açılabilecek olan malpraktis tazminat davasıdır. Bir diğer durumda eğer karşılaştığınız hekim hatası Türk Ceza Kanunu kapsamında suç teşkil ediyorsa savcılığa yapılacak olan suç duyurusu sonucu açılacak olan malpraktis ceza davasıdır.

Bu davalarda hakim; durumun komplikasyon olup olmadığını, tıbbi standartın ihlal edilip edilmediğini, hekim hatasının suç teşkil edip etmediğini inceleyip bu doğrultuda karar verecektir. Bu noktada sunacağınız deliller oldukça önem arz etmektedir. Mahkeme, sonuca ulaşmak için bilirkişi incelemesi talep edebileceği gibi dava açılmadan önce delil tespit noktasında sizin ya da avukatınızın bilirkişi incelemesi talep edebilmesi de mümkündür. Bu durum herhangi bir onarma tedavisi öncesinde delil tespiti yapılması için oldukça önemlidir.

Malpraktis Davasında Bilirkişi İnceleme Süreci Nasıldır İlerler?

Malpraktis davalarında sonuca ulaşmak amaçlı delil niteliğinde bilirkişi inceleme raporu talep edilmektedir. Bu talep hakim tarafından dava sürecinde gerçekleştirilebildiği gibi delil tespiti aşamasında tarafınızca da talep edilebilmektedir.

Bilirkişilerce hazırlanacak olan “hekim hatası tespit raporunun” malpraktis durumu meydana geldikten sonra en kısa sürede ve herhangi bir onarma tedavisi gerçekleşmeden oluşturulması raporun daha sağlıklı olmasını ve mahkeme açısından daha güçlü bir delil olarak kabul edilmesini sağlayacaktır.

Hekim Hatası Sebebiyle Nereden Bilirkişi Talep Edilir? Malpraktis Davalarında Bilirkişi Kimdir?

Dolayısıyla hekim hatası meydana geldikten sonra en kısa sürede davanın açılacağı mahkemeden veya yaşadığınız yerdeki Sulh Hukuk Mahkemesi’nden delil tespit amaçlı bilirkişi incelemesi talep edebilirsiniz. Bunu gerçekleştirmemiş olmanız dava süreci için bir engel olmamakla beraber gerçekleştirmeniz davanın aleyhinize sonuçlanmasına yardımcı olacaktır. Bilirkişi incelemesi sırasında Türkiye’de olmanız gerekmektedir

Malpraktis Davasında Bilirkişi Raporuna İtiraz Halinde Ne Yapılmalıdır?

Malpraktis davasında talep edilen bilirkişi raporunun; liyakatsizce yapılması, yetkisiz ve bilgisiz kişiler tarafından yapılması veya herhangi bir sebeple doğrulara uzak olması sebebi ile bilirkişi raporu tarafınıza tebliğ edildikten sonra 2 hafta içerisinde bilirkişi raporuna itiraz edebilirsiniz.

İtirazınızı malpraktis davanızın görüldüğü mahkemeye yazacağınız bir bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ile beyan edebilirsiniz.

Malpraktis Davası Ne Kadar Sürer?

Adalet Bakanlığı’nın hayata geçirdiği hedef süre uygulamasına göre malpraktis davaları için öngörülen süre 300 gündür. Bu noktada avukatınızın gerçekleştireceği dava takibi, davanın sonuçlanma zamanı için oldukça önemlidir.

Malpraktis Tazminat Miktarı Nedir? Doktor Hatası Tazminat Miktarı Nasıl Hesaplanır?

Malpraktis davalarında doğrudan belirlenen bir tazminat miktarı yoktur. Tazminat miktarı, hakimce somut olayın deliller doğrultusunda incelenmesi sonucu belirlenir. Bu miktar hastanın ve yakınlarının mağduriyetini azami ölçüde giderebilecek seviyede olmalıdır.

Örneğin babasını hekim hatası sonucu kaybeden bir çocuğun yaşadığı acı, elem ve üzüntüye karşılık alacağı manevi tazminatla beraber babasının olmaması yüzünden yaşayacağı parasal mağduriyet önceki hayatları ve diğer faktörler göze alınarak hesaplanıp maddi tazminat olarak ödenmesine karar verilecektir.

Malpraktis Davaları İçin Avukata İhtiyaç Var Mıdır?

Tıbbi hataların yaratabileceği sorunların çözümünde profesyonel yardım elbette gereklidir. Bu tür durumlar için deneyimli bir malpraktis avukatı, süreçlerde müvekkilini temsile devam edecektir. Hem hekimlerin hem de hastanelerin hukuki sorumluluklarını anlama yeteneği ve mevzuattaki güncellemeleri takip etme kabiliyeti, hem hukuki hem de tıbbi alanlardaki eksiklikleri nedeniyle malpraktis davalarında uzmanlaşmış bir avukata başvurmanın sürecin sağlıklı ilerlemesi için gerekli olduğunu söyleyebiliriz.

Malpraktis davalarında deneyim sahibi avukatlarımızdan hizmet almak, tüm dava süreçleri ve ücretler hakkında bilgi almak için Whatsapp mesaj hattı üzerinden bizimle iletişime geçebilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Site Haritası
Bize mesaj gönderin!
Whatsapp
Merhaba, sizden bilgi almak istiyorum.
Güneş & Güneş Hukuk Bürosu Hemen Ara! Güneş & Güneş Law Firm Links Güneş & Güneş Hukuk Bürosu Telegram Güneş & Güneş Hukuk Bürosuna Mail Yazın