Malpraktis (Hekimin Hukuki Sorumluluğu)

Malpraktis, Latince kökenli bir kelime olup “kötü uygulama” anlamına gelmektedir ve tıp alanında, hatalı tıbbi uygulama sonucu oluşan zararı ifade etmek için kullanılır. Genel bir tanımla, malpraktis; bir sağlık profesyonelinin hatalı davranışı veya görev ihmali sonucunda hastanın zarar görmesi durumudur. Bu kavram, yanlış tedavi uygulamaları veya tıbbi ihmaller şeklinde özetlenebilir ve hukuki sorumluluğu da beraberinde getirebilir.

1. Hatalı Tıbbi Müdahalelerde Sözleşmesel Sorumluluk

1.1. Sözleşmeden Doğan Sorumluluğun Şartları

Sözleşmeye dayalı hukuki ilişkilerde, tarafların haklarını kullanırken ve yükümlülüklerini yerine getirirken sözleşmeye uygun hareket etmesi gerekir. Sözleşmeye aykırılık arz eden fiillere karşı hukuki sorumluluğun doğması bazı şartların gerçekleşmesine bağlıdır. Sözleşmeden doğan sorumluluk için aşağıdaki şartların hepsinin bir arada bulunması gerekir:

  • Sözleşmeye aykırı bir fiilin gerçekleşmesi
  • Bu fiilin kusura dayanması
  • Fiil sonucunda bir zararın ortaya çıkması
  • Kusurlu fiil ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması

Doktorun sözleşmesel yükümlülüklerini ihlal ederek kusurlu müdahalelerde bulunması durumunda, hastanın zarar görmesi halinde doktorun sözleşmeden kaynaklanan hukuki sorumluluğuna başvurulabilir. Bu durumda zarar gören hasta, belirli şartları sağladığında malpraktis nedeniyle maddi veya manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir. Sözleşmeye aykırılığın tespitinde, taraflar arasındaki sözleşmenin niteliği ve hükümleri ile tarafların hak ve borçları önem taşır.

Ayrıca, doktorun hukuka aykırı davranışları sonucu ölüm veya bedensel zararla sonuçlanan müdahaleler, Türk Ceza Kanunu çerçevesinde taksirli veya ihmali suç olarak değerlendirilebilir ve doktorun cezai sorumluluğu gündeme gelebilir.

1.2. Estetik Amaçlı Sözleşmeler ve Sorumluluk

Estetik ameliyatlar ve diş protezi yapımı gibi güzelleştirme amaçlı işlemler eser sözleşmesi niteliğindedir. Bu tür sözleşmelerde doktorun asli borcu, hastanın talebi doğrultusunda taahhüt edilen sonucu gerçekleştirmek, hastanın asli borcu ise ücreti ödemektir. Eser sözleşmelerinde garanti edilen sonucun gerçekleşmesi beklenir.

Doktorun asli borcunun yanı sıra yerine getirmesi gereken ek yükümlülükler de bulunur. Bunlar şunlardır:

  • Doğru teşhis koyma
  • En uygun tedavi yöntemini uygulama
  • Hastanın aydınlatılmış açık rızasını alma
  • Sadakat ve özen yükümlülüğüne uyma
  • Eseri bizzat ifa etme
  • Kalite standartlarına uygun malzeme sağlama
  • Tıbbi kayıtları eksiksiz tutma
  • Mahremiyete saygı gösterme ve sır saklama

Bu yükümlülüklerin eksik veya hatalı yerine getirilmesi durumunda sözleşmeye aykırılık oluşur ve doktorun sorumluluğu gündeme gelir. Estetik amaçlı bazı işlemler, şu şekilde sıralanabilir.

  • Saç Ekimi
  • Liposuction (Yağ Alma)
  • Meme Büyütme / Küçültme Ameliyatları
  • Diş İmplantları
  • Burun Estetiği (Rinoplasti)
  • Dolgu Uygulamaları
  • Botoks Uygulamaları
  • Çene Estetiği ve Çene Dolgusu
  • Yüz Germe Ameliyatları
  • Göz Kapağı Estetiği (Blefaroplasti)
  • Dudak Dolgusu ve Kalınlaştırma İşlemleri
  • Kaş Kaldırma ve Kaş Ekimi
  • BBL (Brezilya Popo Kaldırma)
  • Karın Germe (Abdominoplasti)
  • Diş Beyazlatma Uygulamaları
  • Lazer Lipoliz
  • Lazer Epilasyon
  • Microblading (Kaş Kontürü)
  • Yüz Mezoterapisi
  • PRP (Platelet Rich Plasma) Uygulamaları
  • Kök Hücre Tedavisi
  • Ozon Tedavisi
  • Cilt Yenileme Lazerleri (Fraxel, CO2 vb.)
  • Dolgu Uygulamalarında Yanlış Malzeme Kullanımı
  • Dermapen ve Dermaroller Uygulamaları
  • Kimyasal Peeling
  • Kepçe Kulak Estetiği
  • Vücut Şekillendirme Ameliyatları
  • Aşırı Yağ Çekimi Sonucu Deri Sarkmaları

1.3. Tedavi Amaçlı Sözleşmeler ve Sorumluluk

Tedavi sürecinin yürütülmesine ilişkin anlaşmalar, genel olarak vekalet sözleşmesi niteliğindedir. Vekalet sözleşmesinde doktorun (iş gören) asli borcu, hastanın hastalığını teşhis ve tedavi etmektir. Vekalet ilişkisine dayanan tedavi amaçlı sözleşmelerde belirli bir sonuç garantisi bulunmaz; asıl amaç, iş ve işlemlerin özenle yürütülmesidir.

Doktorun asli borcunun yanında, ek yükümlülükleri de bulunmaktadır. Bunlar şunlardır:

  • Hastanın aydınlatılmış açık rızasını alma
  • Sadakat ve özen yükümlülüğüne uyma
  • Bizzat ifa (istisnai durumlar hariç)
  • Hastanın menfaatine uygun hareket etme
  • Zararların önlenmesi
  • Gerekli hukuki işlemlerin yapılması ve sürecin takibi
  • Tıbbi kayıtların eksiksiz tutulması
  • Hastaya hesap verme
  • Mahremiyet ve sır saklama yükümlülüğüne uyma

Bu yükümlülüklerin ihlal edilmesi durumunda sözleşmeye aykırılık oluşur ve doktorun hukuki sorumluluğu gündeme gelir.

2. Tıbbi Müdahalelerde Haksız Fiil Sorumluluğu (Sözleşme Dışı Sorumluluk)

Tıbbi müdahalelerde hekimin hukuki sorumluluğu, taraflar arasındaki sözleşmeye dayandırılabileceği gibi Türk Borçlar Kanunu m.49 uyarınca haksız fiil hükümlerine de dayanabilir. Haksız fiilden doğan sorumluluk hükümlerine gidilebilmesi için aşağıdaki şartların tümünün birlikte sağlanması gerekmektedir:

  • Hukuka aykırı bir fiilin gerçekleşmiş olması
  • Bu fiilin kusura dayanması
  • Fiil sonucunda bir zararın meydana gelmesi
  • Kusurlu fiil ile zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması

Bu şartların sağlanması halinde, doktorun hukuka aykırı ve kusurlu davranışları sonucunda zarar gören hasta, doktorun haksız fiilden kaynaklanan hukuki sorumluluğuna başvurabilir. Böyle bir durumda zarar gören hasta, belirli şartları sağladığında malpraktis nedeniyle maddi ve manevi tazminat davası açma hakkına sahiptir.

Hukuka aykırılığın tespiti, hukuk düzeninin emir, yasak ve yükümlülüklerine aykırı fiiller ile malvarlığı veya şahıs varlığına zarar veren durumların belirlenmesi yoluyla yapılır.

Ek olarak, doktorun haksız fiil teşkil eden hukuka aykırı davranışları dolayısıyla ölüm veya bedensel zarar meydana gelmişse, bu durum Türk Ceza Kanunu çerçevesinde taksirli veya ihmali suç olarak değerlendirilebilir. Bu da doktorun cezai sorumluluğuna yol açabilir.

3. Tıbbi Müdahalelerde Vekâletsiz İş Görmeden Kaynaklanan Sorumluluk

Tıbbi müdahalelerde vekâletsiz iş görme ilişkisi, hastanın bilinçsiz veya irade beyanında bulunamadığı durumlarda, hastanın sağlığını koruma amacıyla yapılan müdahaleleri kapsar. Bu ilişkinin temelinde varsayımsal rıza kavramı bulunur. Varsayımsal rıza, hastanın rıza verebileceği durumda olsaydı müdahaleyi onaylayacağı varsayımına dayanır. Vekâletsiz iş görme ilişkisi üç temel durumda ortaya çıkar:

  • Hasta İrade Beyanında Bulunamıyorken: Hasta, iradesini beyan edemeyecek durumda olduğunda, sağlık kurumu hastanın yararına vekâletsiz iş görme kapsamında müdahalede bulunur.
  • Tedavi Sırasında Öngörülmeyen Komplikasyonlar: Tedavi sırasında beklenmedik bir komplikasyon meydana geldiğinde ve hastanın rızası alınamadığında bu ilişki devreye girer.
  • Geçersiz Sayılan Sözleşmeler: Hasta ile kurum arasındaki sözleşme geçersiz olduğunda da vekâletsiz iş görme ilişkisi kabul edilir.

Tıbbi müdahalelerde vekâletsiz iş görme, hastanın iradesine dayalı bir bağ olmaksızın yapılan tıbbi işlemleri ifade eder. Bu durumda sağlık kuruluşu veya hekim, zarar verici eylemlerden sorumlu tutulabilir. Acil durumlarda veya hastanın bilincinin kapalı olduğu durumlarda, hastanın üstün yararı doğrultusunda rıza alınmaksızın yapılan müdahaleler vekâlet ilişkisinin dışında kabul edilir; bu nedenle doktorun sözleşmesel sorumluluğu gündeme gelmez.

Ayrıca, hastanın üstün yararı gözetilerek yapılan zorunlu tıbbi müdahaleler, Türk Medeni Kanunu m.24/2 uyarınca hukuka uygunluk sebebi oluşturur. Bu nedenle, hastanın üstün yararı doğrultusunda yapılan müdahaleler hukuka aykırı sayılmadığından, doktorun haksız fiil sorumluluğu doğmaz.

Vekâletsiz iş görmeden doğan sorumluluk, Türk Borçlar Kanunu m.527 uyarınca üç farklı kapsamda ele alınır:

  • Tam Sorumluluk: Vekâletsiz iş görme ilişkisi çerçevesinde özel sağlık kurumu, hastanın sağlığı ve güvenliği için gereken özeni göstermek zorundadır. Bu özen yükümlülüğünün ihlali, kurumun tam sorumluluğunu doğurur.
  • Dar Sorumluluk: TBK m.527’ye göre, iş gören, iş sahibinin karşılaştığı zararı veya zarar tehlikesini gidermek üzere müdahalede bulunmuşsa sorumluluğu daha hafif değerlendirilir. Bu, vekâletsiz iş görmenin kapsamını daraltan bir düzenlemedir.
  • Geniş Sorumluluk: Hastanın açık veya örtülü olarak rıza göstermediği durumlarda, sağlık kurumu aksine hareket ederse, sorumluluk genişleyecek ve beklenmedik durumlar nedeniyle doğan zararlardan dahi sorumlu olacaktır.

4. Sorumluluğu Etkileyen veya Ortadan Kaldıran Nedenler

Tıbbi uygulamalardan doğan zararlarda hekimin hukuki sorumluluğu, genellikle kusur sorumluluğuna dayanır. Bu nedenle, hatalı işlem nedeniyle hekime yöneltilecek tazminat talepleri, zararın hekimin kusurundan kaynaklanması durumunda gündeme gelir.

Hekimin sorumluluğu bazı durumlarda hafifletilebilir veya tamamen ortadan kalkabilir. Bu hallerde, hastaya ödenecek tazminatın miktarı da indirilebilir. Eğer zarar hekimin kusurundan kaynaklanmıyorsa, hekimin sorumluluğu doğmaz ve tazminat talep edilemez.

Sorumluluğu Ortadan Kaldıran Haller

Hekimin sorumluluğu, hukuka veya sözleşmeye aykırı kusurlu bir fiilin zarara neden olmasına dayanır. Bu bağlamda, kusurlu fiil ile ortaya çıkan zarar arasında uygun illiyet bağı (makul bir sebep-sonuç ilişkisi) bulunmalıdır. Aşağıdaki durumlarda uygun illiyet bağının kesilmesi nedeniyle hekimin sorumluluğu ortadan kalkabilir:

  • Mücbir Sebep: Önceden öngörülemeyen veya öngörülse dahi önlenemeyen olağanüstü durumlar mücbir sebep olarak kabul edilir. Eğer hukuka veya sözleşmeye aykırılık bir mücbir sebebe dayanıyorsa, hekimin fiili ile zarar arasında uygun illiyet bağı bulunmaz. Bu durumda gerekli önlemler alınmış olsa bile mücbir sebepten kaynaklanan zararlardan dolayı hekimin hukuki sorumluluğuna gidilemez.
  • Zarar Görenin Kusuru: Eğer zarar gören kişinin asli kusuru, zarara kendi başına sebep olabilecek nitelikteyse ve hekimin kusurunu geri planda bırakıyorsa, uygun illiyet bağı kesilir ve hekimin hukuki sorumluluğu ortadan kalkar.
  • Üçüncü Kişinin Kusuru: Zarar gören ve sağlık görevlisi dışındaki üçüncü bir kişinin asli kusuru, zarara kendi başına sebep olabilecek nitelikteyse ve hekimin kusurunu geri planda bırakıyorsa, uygun illiyet bağı kesilir ve hekimin hukuki sorumluluğu ortadan kalkar.
  • Hukuken İzin Verilen Risk: Eğer hekim, müdahale öncesinde hastayı olası komplikasyonlar ve riskler hakkında yeterince bilgilendirmiş ve hastanın aydınlatılmış açık rızasını alarak özen yükümlülüğüne ve tıbbi gerekliliklere uygun hareket etmişse, komplikasyonlar hukuken izin verilen riskler kapsamında değerlendirilir. Bu durumda, hekimin müdahalesi ile ortaya çıkan zarar arasında uygun illiyet bağı kesilir ve hekimin hukuki sorumluluğuna gidilemez.

Sorumluluğu Hafifleten Haller

Hekimin hukuki sorumluluğu, oluşan zararda kusurlu olmasına bağlıdır. Ancak, bazı durumlarda bu hukuki sorumluluk hafifleyebilir ve bu nedenle tazminat miktarında indirime gidilebilir. Örneğin:

  • Birlikte Kusur (Müterafik Kusur): Zarar görenin kusuru, sağlık görevlisinin kusuru ile birleşerek zararın oluşmasına veya artmasına neden olmuşsa, bu ek kusur nedeniyle hekimin hukuki sorumluluğu hafifler ve tazminat miktarında indirime gidilir.

Sorumsuzluk Anlaşmaları

Tıbbi uygulamaların, alanında uzman ve kanunen yetkili sağlık profesyonelleri tarafından gerçekleştirilmesi gerekir. Aksi halde tıbbi uygulama hukuka aykırı sayılır.

Türk Borçlar Kanunu m.115/3’e göre, uzmanlık gerektiren bir hizmet, yalnızca kanun veya yetkili makamlarca izin verilerek yapılabiliyorsa, borçlunun hafif kusurundan sorumlu olmayacağına dair önceden yapılan anlaşmalar kesin olarak hükümsüzdür. Bu nedenle doktor ile yapılacak sorumsuzluk anlaşmaları geçersizdir.

5. Tıbbi Müdahalelerden Kaynaklanan Zararlar Nedeniyle Açılabilecek Davalar

Doktorun tıbbi uygulama hatalarından kaynaklanan tazminat davalarında; hastalığın teşhisi, tedavisi ve hastanın bakımı aşamalarında tıbbi standartlara aykırı olarak yapılan her işlem dikkate alınır. Bu tür davalarda, doktorun hukuki sorumluluğu kapsamında maddi ve manevi zararların tazmini talebiyle dava açılabilir. Maddi ve manevi tazminat davaları ayrı ayrı açılabileceği gibi birlikte de açılabilir.

5.1. Maddi Tazminat Davası

Tıbbi malpraktis nedeniyle açılan davalarda zararın ispat yükümlülüğü davacıya, yani hastaya veya bazı durumlarda hasta yakınlarına aittir. Zararın kesin miktarını belirlemek mümkün değilse, hâkim takdir yetkisini kullanarak bir değerlendirme yapar.

Maddi tazminat davasında zarar gören hasta, aşağıdaki kalemler için tazminat talep edebilir:

  • Hatalı İşlemden Kaynaklanan Durumu Düzeltecek Yeni Tedavi giderleri
  • Hatalı İşleme Ödenen Ücret
  • Kazanç kaybı
  • Çalışma gücünün azalmasından veya yitirilmesinden doğan kayıplar
  • Ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar

Ayrıca, tıbbi malpraktis nedeniyle hastanın vefat etmesi durumunda, ölen hastanın yakınları aşağıdaki kalemler için de tazminat talebinde bulunabilir:

  • Cenaze giderleri
  • Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ve çalışma gücünün azalmasından doğan kayıplar
  • Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin uğradıkları kayıplar

5.2. Manevi Tazminat Davası

Manevi tazminat davalarında amaç, zarar gören kişinin yaşadığı manevi zararları telafi edecek bir tazminat miktarının ödenmesidir. Bu nedenle, manevi tazminat miktarı zarar göreni zenginleştirmeyecek, yalnızca acısını hafifletecek düzeyde olmalıdır.

Tıbbi malpraktis sonucu meydana gelen olaylarda, aşağıdaki durumlar için manevi tazminat talep edilebilir:

  • Bedensel bütünlüğün zedelenmesi durumunda: Zarar görenin yaşadığı acı, elem ve ızdırap
  • Ağır bedensel zarar ve ölüm durumunda: Zarar görenin veya ölenin yakınlarının yaşadığı acı, elem ve ızdırap

Hâkim, olayın koşullarını değerlendirerek, zenginleşmeye neden olmayacak şekilde uygun bir manevi tazminat miktarına hükmedecektir.

6. Doktor Hatalarından Kaynaklanan Tazminat Davalarında Yargılama Süreci

6.1. Davanın Tarafları

Tıbbi malpraktis nedeniyle açılan tazminat davaları, zarara uğrayan kişi veya kanuni temsilcileri tarafından açılabilir. Ancak davanın tarafları, doktorun kamuda mı yoksa özel bir kurumda mı çalıştığına göre değişir.

Kamuda Çalışan Doktorlara Karşı Davalar: Devlet hastaneleri, üniversite hastaneleri veya aile hekimliklerinde çalışan doktorlara karşı doğrudan dava açmak mümkün değildir. Bu durumlarda dava, doğrudan doktora değil, doktorun bağlı olduğu idareye karşı açılır. Yani dava, Sağlık Bakanlığı veya doktorun bağlı olduğu üniversiteye yönlendirilir.

Özel Sağlık Kurumlarında Çalışan Doktorlara Karşı Davalar: Özel hastanelerde veya muayenehanelerde çalışan doktorlara karşı ise doğrudan dava açılabilir. Özel hastanelerde çalışan doktorlara karşı açılan tıbbi malpraktis davaları adli yargıya tabidir ve tüketici mahkemelerinde görülür. Bu tür davalarda, genellikle hem doktor hem de çalıştığı özel hastane aleyhine, maddi ve manevi tazminat talebiyle dava açılır.

6.2. Tıbbi Müdahale Hatasının İspatı

Tıbbi malpraktis davalarında hatalı müdahalenin ispatı, davanın sonucunu belirleyen en önemli unsurlardan biridir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. maddesi uyarınca, ispat yükü tazminat talep eden kişiye aittir. Yani, zarar gören kişi, doktorun hatalı bir müdahalede bulunduğunu kanıtlamak zorundadır.

Her ne kadar ispat yükü davacıya ait olsa da, bu durumun bir istisnası bulunmaktadır. Yargıtay’ın yerleşik kararları ve doktrinin hâkim görüşüne göre, hastanın rızasının alındığını ispat yükümlülüğü doktordadır. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 190. ve Türk Medeni Kanunu’nun 24. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde, doktorun hastayı aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirdiğini ispatlaması gerektiği ortaya çıkmaktadır.

6.3. Zamanaşımı Süreleri

Tıbbi müdahalelerden kaynaklanan hatalı uygulamalar (malpraktis) nedeniyle açılacak tazminat davalarında zamanaşımı süresi, taraflar arasındaki hukuki ilişkinin niteliğine göre değişir:

  • Vekalet Sözleşmesinden Doğan Sorumlulukta Zamanaşımı: Genel sağlık hizmetleri kapsamında tedavi amacıyla yapılan işlemler nedeniyle açılacak tazminat davalarında, zamanaşımı süresi Türk Borçlar Kanunu m.147/5 uyarınca beş yıldır. Vekalet ilişkisi güven esasına dayandığından, bu süre vekilin hesap verdiği veya vekalet ilişkisinin sona erdiği tarihten itibaren işlemeye başlar.
  • Eser Sözleşmesinden Doğan Sorumlulukta Zamanaşımı: Estetik müdahaleler gibi güzelleştirme amacı taşıyan işlemlerden kaynaklanan tazminat davalarında, zamanaşımı süresi Türk Borçlar Kanunu m.147/6 uyarınca beş yıldır. Ancak, estetik cerrahın ağır kusuru bulunuyorsa, zamanaşımı süresi Türk Borçlar Kanunu m.478’e göre yirmi yıl olarak uygulanır.
  • Haksız Fiilden Doğan Sorumlulukta Zamanaşımı: Zarar gören kişi, tazminat taleplerini haksız fiil hükümlerine dayanarak da talep edebilir. Türk Borçlar Kanunu m.72 uyarınca, haksız fiile dayalı tazminat talebi, zararın ve sorumlu kişinin öğrenildiği tarihten itibaren iki yıl, fiilin gerçekleştiği tarihten itibaren ise her durumda on yıl içinde zamanaşımına uğrar.

6.4. Yetkili ve Görevli Mahkeme

Estetik ameliyat hatasından kaynaklanan davalarda, hukuki sebebe bağlı olarak farklı mahkemeler yetkili olabilir. Eğer dava eser sözleşmesine veya vekalet sözleşmesine dayanıyorsa, yetkili mahkeme tüketici mahkemesi olacaktır. Ancak dava, haksız fiile dayanıyorsa asliye hukuk mahkemesi yetkilidir.

  • Malpraktis Davalarında Genel Yetkili Mahkeme: Genel yetkili mahkeme, davalının yerleşim yerindeki görevli mahkemedir. Davalı sayısı birden fazla ise dava, davalılardan birinin yerleşim yerinde de açılabilir.
  • Sözleşmeye Dayalı Davalarda Yetkili Mahkeme: Sözleşmeye dayalı davalarda yetkili mahkeme, tıbbi uygulamanın gerçekleştiği ve sözleşmesel yükümlülüklerin ifa edildiği yer mahkemesidir.
  • Haksız Fiile Dayalı Davalarda Yetkili Mahkeme: Haksız fiil nedeniyle açılan davalarda ise yetkili mahkeme, haksız fiilin işlendiği yer, zararın meydana geldiği veya gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesidir.

Dava açmadan önce ise, zorunlu arabuluculuk şartı bulunmaktadır.

Dava sürecinde, Türkiye’ye gelmek veya duruşmalara katılmak zorunda değilsiniz. Yalnızca, tıbbi eksikliğin ve yanlış uygulamanın tespiti amacıyla, mahkeme bir bilirkişi raporu isteyebilir.

Bu noktada, sonradan ek bir tedavi olmanız durumunda da, yeni tedaviyi yapan hekim veya kurumun, eski tedavinin kusurlu olduğuna dair raporu da önem taşır.

Yine dava açmadan önce tedavi olmak isterseniz, tedavinizi olabilir, yeni doktorun uzman görüşünü de delil olarak kullanabilirsiniz.

Sizin İçin Hatalı Hekim Uygulamaları Karşısında Ne Yapacağız?

  •  Hastane veya Hekim Hakkında, bir ceza davası için suç duyurusunda bulunabiliriz,
  • Doktoru ve kliniğini tazminat için dava edebiliriz,
  • Kliniğe, doktora ya da hastaneye ödediğiniz tutarı geri alabiliriz,
  •  Rahatlamanız, estetik görünüme ve sağlığınıza kavuşmanız için yapılması gereken yeni çalışmalar, prosedürler veya yeni operasyonlar için işlemi yapan yapan klinikten ücret talep edebiliriz,
  •  Yaşadığınız sıkıntı, acı ve üzüntü için manevi tazminat davası açabilir ve manevi tazminat talep edebiliriz.
  •  Yapmış olduğunuz ve işinizden uzak kaldığınız harici masrafları hekimden ve klinikten talep edebiliriz.
  • Hekim ve sağlık kliniği hakkında izin ve lisansların iptali ve mesleki disiplin soruşturması geçirmesi için sağlık bakanlığına şikayet edebiliriz.
  • Ceza Hukukunda uzman avukatlarımızla Hekim ve Klinik Hakkında Ceza Davası açabiliriz.

Sıkça Sorulan Sorular

  1. Malpraktis Davaları Ne kadar sürede sonuçlanır?

    Malpraktis davalarının ne kadar sürede sonuçlanacağını kesin olarak söylemek mümkün değildir. Davanın açıldığı mahkemenin iş yoğunluğu fazla ise duruşma gününün aylar sonrasına verilme durumu söz konusu olacaktır. Dava aşamasında usul yönünde eksikliklerin olması bu eksikliklerin giderilmesi için ek süreler tanınmasını gerektireceğinden yine dava süreci uzayacaktır.

    Davanın malpraktis konusunda deneyimli ve uzman avukatı ile açılması, vekilin aktif dava takibi, delillerin toparlanması sürecini hızlandıracak bu sayede davanın mümkün olduğunca kısa sürede bitirilmesi amaçlanacaktır.

     Adalet Bakanlığı’ nın 2019 senesinde hayata geçirdiği hedef süre uygulaması neticesinde malpraktis davalarının 300 gün içerisinde bitirilmesi hedeflenmiştir. Ancak uygulamadaki tecrübemize dayanarak malpraktis davalarının 2-2.5 sene sürdüğünü söylemek mümkündür.

  2. Malpraktis davaları hangi durumlarda açılır?

    Hekimin tıbbi müdahaleden doğan hukuki sorumluluğu kapsamında komplikasyon olmayan, haksız fiiller malpraktis davası açmak için yeterlidir. Hastanın onamının eksik veya hatalı alınması durumunda da malpraktis davası açılabilecektir. Hastaya eksik bilgi verilmesi, hastanın tıbbi müdahalede rızasının bulunmaması, hastanın vücut bütünlüğünde görünür veya görünmez bölgesinde hasar kalması malpraktis davası açmak için yeterlidir.

     Uygulamada üzülerek görmekteyiz ki estetik operasyonlardan kaynaklı malpraktis davaları azımsanamayacak kadar çoktur. Hastaların burun estetiği yaptırmak amacıyla girmiş olduğu ameliyathaneden burun çürümesi sonucu ile çıktığı, yağ aldırma (liposuction) davalarından çift göbek deliği ile taburcu edildiğine, başarısız saç ekimi operasyonu geçiren hastanın donör bölgesindeki zarar neticesinde kellik bölgesine bir daha saç ekimi yapılamayacak olmasına üzülerek şahit olmaktayız. Malpraktis davalarınıza ilişkin ayrıntılı bilgi ve danışmanlık için malpraktis avukatı ile iletişime geçmelisiniz.

  3. Malpraktis davalarında mahkeme masraflarını kim öder?

    Dava açma esnasında gereken harç ve giderler davacı tarafından yatırılır. Adli yardım kapsamında verilen vekillik hizmetinde vekalet ücretini davacı adına devlet öder. Mahkemeyi kazanan davacı taraf, uyuşmazlık sebebiyle yapmış olduğu mahkeme masraflarını; kaybeden davalı taraftan tahsil edebilecektir.

  4. Malpraktis davalarında hakim neye bakar?

    Hakim, davacının iddia ve isnatlarının doğruluğunu araştırmak ve sonucunda vicdani kanaatine göre karar vermek zorundadır. Bu sebeple malpraktis davalarında davacının (hakimin) sunmuş olduğu somut delillerin varlığı önem arz eder. Hastane veya hekimle yapılan yazışmalar, hastanın öyküsünü içeren anamnez raporu, hastanelerin sorumluluğu kapsamında hasta kayıtlarının usulüne uygun tutulup tutulmadığını inceleyecektir.

    Hasta yakınlarının tanık sıfatıyla verdikleri beyanlar da malpraktis davalarında önem arz etmektedir. Hakim tarafların sunduğu deliller ile bağlı değildir. Kendisi de dava dosyasını araştırmak amacıyla ilgili kurumlardan müzekkere talep edebilecektir.

  5. Doktor Soruşturma İzni Nereden Alınır?

    Doktor soruşturma izni Mesleki Sorumluluk Kurulu’ndan alınır.

  6. Doktor Hakkında Soruşturma İznini Kim Verir?

    Doktor hakkında soruşturma iznini Mesleki Sorumluluk Kurulu verir.

  7. Soruşturma İzni Alınmadan Dava Açılırsa Ne Olur?

    Soruşturma izni alınmadan dava açılması hukuken mümkün değildir. Bu nedenle mahkeme davayı reddeder.

  8. Soruşturma İzni Verilmemesi Halinde Ne Olur?

    Malpraktis nedeniyle yürütülen ceza soruşturması için eğer yetkili merci tarafından soruşturma izni verilmemesi kararı verilir ise 10 günlük süre içerisinde üst merciye Bölge İdare Mahkemesi (birtakım hallerde Danıştay) nezdinde soruşturma izni verilmemesi kararına itiraz etmek mümkündür.

  9. Kimler Malpraktis Davası Açabilir?

    Malpraktis davasını kural olarak hasta açar. Hasta eğer küçük veya kısıtlı ise onun adına yasal temsilcisi bu davayı açabilir. Hastanın ölmesi halinde bu davayı mirasçıları açabilir.

  10. Malpraktis Haksız Fiil Midir?

    Malpraktis doktorun hukuka aykırı davranışı nedeniyle hastaya zarar vermesine denir. bu nedenle malpraktis haksız fiildir.

  11. Malpraktis Nereye Şikayet Edilir?

    Malpraktis cumhuriyet savcılığına şikayet edilir.

  12. Malpraktis Nedeniyle Doktora Verilebilecek Cezalar Nelerdir?

    Malpraktis nedeniyle doktora hapis cezası veya adli para cezası verilebilir.

  13. Malpraktis Cezası Ne Kadar?

    Kanunda malpraktisin basit hali için öngörülen ceza miktarı, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adli para cezasıdır. Suçun nitelikli hallerinin gerçekleşmesi durumunda ceza artacaktır.

  14. Malpraktis Davası Sicile İşler Mi?

    Malpraktis davası sicile işler. Malpraktis davası ancak hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilmesi durumunda sicile işlemez.

  15. Malpraktis davaları için avukata ihtiyaç var mıdır?

    Malpraktis davalarında uzmanlaşmış malpraktis avukatı arabuluculuk görüşmelerinde müvekkilini temsil edecektir. Hak kaybına uğramaması adına bilgi ve tecrübesinden faydalanarak hasta hakları kapsamında etkili bir şekilde savunacaktır. Hekimin hukuki sorumluluğu, hastanelerin sorumluluğu konularında hukuki bilgisi olması, mevzuata hakim olması hastanın hem hukuki bilgi yoksunluğu hem de tıbbi bilgi yoksunluğu neticesinde malpraktis avukatına ihtiyaç duyması çok doğaldır. Malpraktis davalarında muhakkak bu alanda uzmanlaşmış malpraktis avukatından hizmet almanız hak kaybına uğramamanız açısından oldukça önemlidir. Dava ve ücretler için Whatsapp mesaj hattından  ulaşarak randevu oluşturabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Site Haritası
Bize mesaj gönderin!
Whatsapp
Merhaba, sizden bilgi almak istiyorum.
Güneş & Güneş Hukuk Bürosu Hemen Ara! Güneş & Güneş Law Firm Links Güneş & Güneş Hukuk Bürosu Telegram Güneş & Güneş Hukuk Bürosuna Mail Yazın