Velayet Hakkı Nedir?

Velayet; küçüklerin ve istisnai olarak kısıtlı ergin çocukların korunmasını, bakımını ve çeşitli açılardan yetiştirilmesini sağlamak için, anne ve babanın, çocukların kişiliklerinin ve malvarlıklarının korunmasıyla, onların temsili hususunda sahip oldukları hak, yetki ve ödevlerdir. Velayet hakkı sadece bir hak değil aynı zamanda bir yükümlülüktür. Bu anlamda velayet hakkının bir hak olsa dahi yükümlülükten kaynaklanan bir hak olduğu unutulmamalıdır. Velayet hakkına sahip anne ve/veya baba, çocuğunun gereksinim duyduğu eğitimi, bakımı ve genel olarak ihtiyaç duyduğu anne-baba şefkatini eksik etmemeli, aynı zamanda sosyo-ekonomik imkanları dahilinde çocuğunun gelişimine de yardımcı olmalıdır.

Velayetin nihai amacı, her koşul ve şartta çocuğun yüksek yararının gözetilmesidir. Bundan dolayı çocuğun zihinsel, bedensel ve ahlaki bilincinin muhafaza edilip geliştirilmesi anne ve babanın sorumluluğundadır. Evlilik birliği içerisinde bu bahsedilen yükümlülükler ile çocuğun temsil edilmesi, çocuğun eğitimine ilişkin kararlar alınması anne ve babaya aittir. Fakat her halükârda çocuğun üstün yararı ilkesi gözetileceği için değişen durumlar karşısında da (örneğin boşanma) bu ilkeden vazgeçilmemeli ve çocuğun karşılaşacağı olası hukuki sorunların önüne geçilmelidir. Çocukluk dönemine kadar sürecek olan velayet hakkını olumsuz etkileyecek bir durumun varlığı halinde veya bu hakkın kötüye kullanılması halinde çocuğun yararını korumak adına gerekli önlemlerin alınması veya velayetin kaldırılması/değiştirilmesi gerekebilmektedir.

Özellikle boşanma söz konusu olduğunda velâyet kendisine bırakılmayan eş ile müşterek çocuk arasında kişisel ilişki kurulabilmesi, çocuğun özellikle sağlık, eğitim ve ahlâk bakımından yararları esas tutularak karara bağlanması gereken bir husus olmaktadır. Bu eş, çocuğun bakım ve eğitim giderlerine gücü oranında katılmak zorundadır.

Boşanma Davasında Velayet Talebi Nasıl Yapılır?

Türkiye’de velayet talebi boşanma davasının bir parçası olduğundan ayrıca velayet talebi için dava açmaya gerek yoktur. Öyle ki bir boşanma davasında taraflar velayet talebinde bulunmasa dahi hakim tarafından durumun şartlarına göre velayetin ve çocuğun üstün yarar ilkesinin doğrudan kamu yararıyla ilintili olmasından ötürü bu konuda hüküm kurulması söz konusu olacaktır. Şayet bir boşanma davasında bir eşe verilen velayet sonucunda bu eş, velayetin yükümlülüklerini yerine getirmez ise bu durumda velayet diğer eşe de verilebilir.

TMK (Türk Medeni Kanunu) md.182/1’e göre;

“Mahkeme boşanma veya ayrılığa karar verirken, olanak bulundukça ana ve babayı dinledikten ve çocuk vesayet altında ise vasinin ve vesayet makamının düşüncesini aldıktan sonra, ana ve babanın haklarını ve çocuk ile olan kişisel ilişkilerini düzenler.”

Velayetin Değiştirilmesi Davası Nedir?

Yukarıda da değinildiği üzere velayet hususu boşanma davasının bir parçası olduğundan ötürü hakim boşanma davasında velayet hakkında da bir karar varacaktır. Fakat hakimin vardığı bu karar sonrasında eğer ki velayetle bağlantılı olarak şartlar değişir ise sonradan velayetin değiştirilmesi için velayeti talep edecek olan eş tarafından “velayetin değiştirilmesi davası” adı altında mahkemeden talep edilebilir. Ayrıca belirtmek gerekir kesinleşmiş bir boşanma davası sonucunda da karar kesinleştiği için tekrar boşanma davası içerisinde velayet talep edilemeyeceğinden bu talebin ayrı bir dava olarak talep edilmesi gerekmektedir. İşte bu davaya velayetin değiştirilmesi davası adı verilmektedir. Bu davada değişen şartların neler olduğu şekilde sıralanabilir; psikolojik anlamda irade kapasitesi yeterince gelişmiş çocuğun belli bir yaştan sonra velayet hakkı üstünde olan ebeveyn ile değil de diğer ebeveyn ile yaşamak istemesi, velayet hakkı üstünde olan ebeveynin bu hakkı kötüye kullanması veya bu ebeveynin velayet hakkının getirdiği sorumlulukları karşılamada zorluklar çektiği, bu sorumlulukları karşılayamadığı gibi iddialar öne sürülebilir. Bu iddialar eğer mahkeme tarafından uygun görülürse bu şekilde velayet bir ebeveynden diğerine geçebilir.

Her şeyden önce bu davada “mevcut olguların değişmiş olması” şartı aranmaktadır. Bu mevcut olguların değişmesi sonucunda velayet hakkına sahip ebeveynin velayet görevini aksatıyor olması veya düzgünce icra edemiyor olması gerekmektedir. Velayetin değiştirilmesine ilişkin Türk Medeni Kanunu’na getirilen hüküm şu şekildedir;

TMK md. 183: “Ana veya babanın başkasıyla evlenmesi, başka bir yere gitmesi veya ölmesi gibi yeni olguların zorunlu kılması hâlinde hâkim, re’sen veya ana ve babadan birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alır.”

Yargıtay kararları da göz önüne alındığında velayetin değiştirilmesi sebeplerini daha somutlaştırmak istersek şu sebepleri sayabiliriz;

  • Velayet hakkına sahip olan tarafın kötü niyetli olarak velayet hakkına sahip olmayan tarafın çocukla kişisel ilişki kurmasını engellemesi (Yargıtay kararlarında ve literatürde ebeveyne yabancılaşma sendromu olarak da ifade edilebilmektedir)
  • Çocuğun bakımıyla ve ihtiyaçlarıyla ilgilenilmemesi
  • Çocuğun psikososyal gelişiminin önemsenmemesi veya negatif etkilenmesi
  • Çocuğun menfaatinin gerektirmesi (ekonomik, sosyal ve kültürel sebepler)
  • Kanunda belirtildiği üzere; velayeti kendisinde bulunan annenin ya da babanın yeniden evlenmesi
  • Velayet hakkı kendisine verilen tarafın bir başka yere gitmesi, ölüm veya velayet görevinin kullanılmasının engellenmesi
  • Velayet hakkını elinde bulunduran tarafın ayırt etme gücünü sürekli olarak kaybetmiş olması

Türk Hukuk Sisteminde Ortak Velayet Ne Demektir?

Türk Medeni Kanunu’nda ortak velayet ile ilgili bir hüküm bulunmamaktadır. Özellikle çekişmeli boşanma davalarında hakim ortak velayete ilişkin hüküm kuramamaktadır. Fakat gene de uygulamada eğer taraflar anlaşmalı olarak bir protokol ile boşanıyorlarsa ve bu protokolde ortak velayete ilişkin bir düzenleme yapmışlarsa, ortak velayete ilişkin hüküm hakim tarafından kurulabilmektedir. Bunun altında yatan sebep hakimin boşanma konusunda öncelikli olarak tarafların istek ve iradelerine önem vermesidir. Anlaşmalı boşanma protokolünde ortak velayet hükmünün hakim tarafından kabul edilmesinin ardından eşler velayete ilişkin görev ve yükümlülüklerini beraber yerine getirmek zorundadır. Uygulamada bu durum bazı sorunları da beraberinde getirebilmektedir. Örneğin çocuğun okul kaydının yapılmasında her iki tarafında imzası gerekebilmektedir. Bundan dolayı bir kez daha belirtmekte fayda var ki, anlaşmalı boşanma protokolü haricinde ortak velayet hükmünün hakim tarafından kabul edilebilmesi kanunen mümkün olmayıp türk hukukunda velayet yalnız bir kişiye verilebilecektir.

Velayete Sahip Olmayan Eş ve Çocuk Arasındaki Kişisel İlişki Nasıl Kurulur?

Boşanma davası sonrası ayrılmış olan eşlerden, velayet kendisine verilmemiş olan taraf çocuğu ile “kişisel ilişki” kurdurulmasına karar verilmesini hakimden talep edebilir. Kaldı ki böyle bir talep olmasa dahi hakimin TMK md. 182/1 uyarınca kendiliğinden bu ilişkiyi düzenlemesi gerekmektedir. Öte yandan TMK md. 182/2 ise şu şekildedir;

“Mahkeme, kararında kişisel ilişki düzenlemesinin gereklerinin yerine getirilmemesi hâlinde, çocuğun menfaatine aykırı olmamak kaydıyla velayetin değiştirilebileceğini ihtar eder.”

Kendisine velayet verilen eş, velayet kapsamında üstüne düşen görev ve sorumlulukları yerine getirmeli ve velayete sahip olmayan diğer eş ile çocuk arasındaki kişisel ilişkiyi bozmamaya özen göstermeli, diğer eşe zorluklar çıkarmamalıdır. Eğer kişisel ilişkiyi sabote etmeye çalışır veya örneğin görüşmelerini engellerse bu velayetin değişmesine sebebiyet verecektir.

Anne ve Baba Haricindeki Kişiler Velayet Talep Edebilir Mi?

TMK md.404’de “Velâyet altında bulunmayan her küçük vesayet altına alınır.” hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereği velayet hakkı yalnız anne ve babaya aittir. Anne veya baba haricindeki örneğin çocuğun diğer akrabaları velayet talebinde bulunamazlar. Maddeden anlaşılabileceği üzere bu kişiler durum ve şartlara bağlı olarak çocuğun vesayet altına alınmasını talep edebilirler.

Evlilik Birliği İçinde Velayet Hakkının Kullanımı

Evlilik birliği sürdüğü müddetçe eşler velayet hakkını birlikte kullanırlar ve çocukla ilgili tüm kararları beraber alırlar. Eşlerden birinin ölmesi durumunda velayet hakkını sağ kalan eş kullanmaya devam eder. Bu durumda velayet hakkının ölen eşin mirasçılarına, akrabalarına kalması gibi bir durum söz konusu değildir.

Velayet Hakkının Kapsamı

TMK’nın 339. maddesi ve devamında velayet hakkının kapsamı düzenlenmektedir. Bu çerçevede velayet hakkının kapsamı hakkında şunlar söylenebilir;

  • Anne ve baba evlilik birliği içerisinde çocuğun geleceğini ilgilendiren eğitim gibi konularda ve buna ek olarak bakımı ile ilgili kararlar alırken çocuğun menfaatini ön plana koymalıdır.
  • Çocuk, annesi ile babasını dinlemekle yükümlü olsa bile anne ve baba bu yetkilerini suistimal edici şekilde kötüye kullanamaz.
  • Anne ve baba bir karar alırken çocuğun kendi hayat düzenini belirlemesinde ona serbestlik tanımalı ve önemli konularda çocuğun fikrini de almalıdır.
  • Anne ve babanın rızası olmadıkça çocuk evi terk edemez.
  • Çocuk yasal bir sebep olmadıkça annesinden ve babadan ayrılamaz.
  • Anne ve baba çocuğun adını beraber koyar.

Velayet Altındaki Çocuğun Bakımı ve Eğitimi

Çocuğun üstün yararı ilkesinin en belirgin noktalarından biri çocuğun bakımı ve eğitimi söz konusu olduğunda ortaya çıkmaktadır. Burada esas olması gereken düşünce çocuk için en faydalı veya en yararlı olana karar verilmesidir. Burada anne ve babanın dikkat etmesi gereken husus kendi isteklerinin değil çocuğun yararına ne uygunsa onu ön planda tutmasıdır. Tabi bunu yaparken çocuğun fikirlerine de kulak verilmelidir. Bu ilke eşliğinde anne ve baba imkanları ölçütünde çocuğun sosyolojik, kültürel, bedensel, zihinsel, ruhsal ve ahlaki gelişimine destek olmalıdır. Eğer çocuğun bir engeli bulunuyorsa gene çocuğun yetenek ve eğilimlerine göre uygun desteği ve faydayı çocuğa sağlamaları gerekmektedir.

Velayet Altındaki Çocuğun Din Eğitimi

Anne ve babanın çocuğun alacağı dini eğitimi belirleme hakkı vardır. Ancak erginlik yaşına erişen çocuğun istediği dine mensup olma özgürlüğü kısıtlanamaz.

Temsil ve Fiil Ehliyeti

Çocuğun üçüncü kişilere karşı temsili tahmin edilebileceği üzere anne ve baba tarafından gerçekleştirilir. Bu temsiliyet çocuğun katılacağı her türlü etkinlik, kurs kaydı ve eğitim programlarını kapsar. Çocuğun ayırt etme gücüne sahip olması durumunda, anne ve babasının rızası olması şartıyla aile adına hukuki işlemlerde bulunabilir. Fakat unutulmamalıdır ki bu hukuki işlemler sonucunda örneğin bir borçlanma durumu ortaya çıkarsa anne ve baba borçlanmış sayılır. Anne ve babanın yararına olacak şekilde çocuğun üçüncü kişilerle yaptığı hukuki işlemlerde çocuğun borç altına girdiğinin kabul edilebilmesi ancak hakim onayı ve kayyımın katılımıyla mümkündür. Bundan dolayı kural olarak borçlanacak olanın anne ve baba olduğu kabul edilmelidir.

Velayetin Kaldırılması

Türk Medeni Kanunumuzun 348. Maddesine Göre: Çocuğun korunmasına ilişkin diğer önlemlerden sonuç alınamaz ya da bu önlemlerin yetersiz olacağı önceden anlaşılırsa, hakim aşağıdaki hallerde velayetin kaldırılmasına karar verir:

1. Ana ve babanın deneyimsizliği, hastalığı, başka bir yerde bulunması veya benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi.

2. Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya ona karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması.

Velayet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır.

Kararda aksi belirtilmedikçe, velayetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar.

Söz konusu hüküm maddeler halinde özetlenecek olursa velayetin kaldırılması sebepleri şunlar olabilir;

  • Anne ve babanın deneyimsizliği,
  • Anne ve babanın hastalığı,
  • Anne ve babanın başka bir yerde bulunması veya
  • Benzeri sebeplerden biriyle velayet görevini gereği gibi yerine getirememesi,
  • Ana ve babanın çocuğa yeterli ilgiyi göstermemesi veya
  • Ana veya babanın çocuğa karşı yükümlülüklerini ağır biçimde savsaklaması

Velâyet ana ve babanın her ikisinden kaldırılırsa çocuğa bir vasi atanır. Kararda aksi belirtilmedikçe, velâyetin kaldırılması mevcut ve doğacak bütün çocukları kapsar.

Yurtdışıyla Bağlantılı Velayet Hakkı

Çocuğun Yurtdışına Götürülmesi ve Velayet İlişkisi Nedir?

Evlilik birliği içinde eğer ki çocuk yurtdışına gidecekse seyahati sırasında (varsa) çocuğa eşlik etmeyen ebeveynin noterden tasdiklenmiş bir muvafakatnamesinin bulunması gerekmektedir. Çünkü eşler evlilik birliği içerisinde oldukları için velayet hakkını beraber kullanmaktadırlar. Öte yandan ortada bir boşanma veya ayrılık durumu varsa velayeti anne veya babaya bırakılan çocuğun velayeti hakkında velayet sahibi dilediği gibi hareket edebilir ve diğer tarafın muvafakatnamesine mecbur kılınmamıştır. Unutulmamalıdır ki velayetten bağımsız olarak eğer söz konusu çocuk on sekiz yaşından küçükse eğer her halükârda çocuk adına yurtdışı çıkış izni alınması gerekmektedir.

Her ne kadar boşanmış veya ayrılma durumunda velayet sahibi olan taraf karşı kaşı tarafın muvafakatnamesine ihtiyaç duymuyor olsa da uygulamada bazı ülkeler vize aşamasında diğer eşin noter onaylı muvafakatini talep etmektedir. Velayet altındaki çocuğun yurtdışına çıkarılmasında iki olasılık bulunmaktadır. Bunlardan ilki çocuğun seyahat amaçlı yurtdışına çıkarılmasıyken ikinci olasılık ise yerleşme amacıyla yurtdışına çıkarılmasıdır.

Çocuğun Seyahat Amacıyla Yurtdışına Çıkarılması

Yukarıda da değinildiği üzere velayet hakkı tek eş tarafından kullanılıyorsa diğer eşin muvafakatnamesine ihtiyaç duyulmamaktadır. Söz konusu husus seyahat olduğu için aynı zamanda seyahat özgürlüğü kapsamında Anayasa uyarınca da muvafakatname gerekmemektedir. Öte yandan boşanma veya ayrılma sonrasında velayet sahibi olmayan taraf ile çocuk arasında kişisel ilişki kurulmaktadır. Bu kişisel ilişkinin kurulduğu süreç boyunca çocuğun yurtdışına çıkarılmasında diğer eşten muvafakatname alınması zorunludur. Unutulmamalıdır ki velayet konusunda hangi konu söz konusu olursa olsun değişmeyen tek hususun çocuğun üstün yararı olduğu unutulmamalıdır.

Çocuğun Yerleşme Amacıyla Yurtdışına Çıkarılması

Velayet hakkı tek eş tarafından kullanılıyorsa burada da aynı şekilde diğer eşin muvafakatnamesine ihtiyaç duyulmayacaktır. Burada farklı olan durum, çocuğun yurtdışına yerleşmesi durumunun önemli bir değişiklik olmasıdır. Çocuğun durumundaki bu önemli değişiklik velayet hakkına sahip olmayan diğer taraf için “velayetin yeniden değerlendirilmesini” mahkemeden talep etme olasılığını gündeme getirmektedir.

Bir diğer konu ise çocuğun yerleşim yerinin başka bir ülkeye taşınması uluslararası sözleşmeler kapsamında ihlale müsait olmasıdır. Özellikle 16 yaşından küçük çocuklar için uygulanan Lahey Sözleşmesi’ne göre velayet hakkı sahibi ebeveynin çocuğu yurt dışına yerleşim amacıyla götürmesi durumunda diğer ebeveyn çocuğun iadesini talep edebilmektedir.

Çocuğun Yurtdışına Çıkarılmasının Engellenmesi

Her ne kadar velayet hakkı sahibi ebeveynin, çocuğun yurt dışına çıkışı konusunda diğer ebeveynden izin almasına gerek duyulmasa da velayet hakkına sahip olmayan tarafın, diğer ebeveynin müşterek çocuğu yurt dışına ‘’kaçırmak’’ amacıyla getirmesinden şüphelenmesi durumunda delillerle ispatlanması halinde mahkeme tarafından ‘’engelleme kararı’’ verilebilmektedir. Fakat bahsi geçen deliller, kuvvetli şüphe niteliği taşımalıdır.

Çocuğun Yurtdışı Çıkışı İçin Muvafakat Verilmemesi

Öncelikli olarak belirtmek gerekir ki muvafakatname gidilecek ülkenin yetkili makamlarınca istenen bir belgedir. Bundan dolayı Türk mahkemelerinden böyle bir belgenin talep edilmesinin hukuki bir dayanağı olmadığı gibi mümkün de görünmemektedir. Anlaşmalı boşanma protokolünde müşterek çocuğun yurt dışına çıkış izni (muvafakat) verilmesi kararlaştırılmış olmasına rağmen, eşin keyfi olarak muvafakat vermemesi durumunda tazminat konusu gündeme gelebilir. Müşterek çocuğun yurt dışına çıkış izninin verilmemesi halinde kişilik hakları ihlal edilen veya maddi zarara uğrayan taraf tazminat davası açabilir.

Neden Biz?

Velayet hakkı, çocuğun bakım, eğitim ve korunmasıyla ilgili önemli sorumluluklar içeren bir ebeveynlik hakkıdır. Velayet hakkı ile ilgili uyuşmazlıklar, boşanma süreçleri veya ebeveynler arasında yaşanan anlaşmazlıklarda ciddi hukuki sonuçlar doğurabilir. Çocuğun üstün yararını göz önünde bulundurarak doğru kararlar alınması ve sürecin adil bir şekilde yönetilmesi büyük önem taşır. Bu nedenle, velayet hakkıyla ilgili hukuki işlemler, uzman desteği alınarak yürütülmelidir.

Güneş & Güneş Hukuk Bürosu olarak, aile hukuku alanında uzman avukat kadromuz ile velayet hakkı konusunda müvekkillerimize kapsamlı hukuki danışmanlık ve temsil hizmetleri sunmaktayız. Alanında deneyimli ekibimiz, çocuğun üstün yararını gözeterek, velayetle ilgili tüm süreçlerin adil ve hukuka uygun şekilde yürütülmesini sağlamaktadır. Velayet hakkı konusunda hukuki desteğimizle yanınızdayız.

Sıkça Sorulan Sorular

  1. Yurt Dışına Çıkışta Çocuk İçin Aranan Evraklar Nelerdir?

    Çocuğun yurt dışına seyahati halinde kimlik, pasaport, vize gibi belgelerin yanında aranan en önemli evrak muvafakatnamedir. Çocuk hem anne hem babası ile bir arada seyahat etmiyor ise mutlaka çocuğun yanında bulunmayan ebeveynin ‘’noter onaylı muvafakatnamesi’’ gerekir.

  2. Müşterek Çocuğa Yurt Dışı Çıkış Yasağı Verilebilir mi?

    Çocuğa dair gerek velayet gerekse genel olarak en önemli ilke “çocuğun üstün yararı ilkesidir.” Bu kapsamda anne veya babadan birinin, diğer tarafın sahip olduğu çocukla olan haklarını engellemek amacıyla hareket etmesi durumunda çocuğun üstün menfaatine    uygun olarak ‘’yurt dışı çıkış yasağı’’ verilmesi mümkündür.

  3. Seyahat Özgürlüğü Kapsamında Yurt Dışı Çıkışı Yasağı Nasıl Değerlendirilebilir?

    Belirtmek gerekir ki yurt dışı çıkış yasağına dair kararlar, mahiyeti itibariyle çocuğun, anayasal olarak güvence altında bulunan “seyahat hakkına” doğrudan müdahale etmektedir. Bu sebeple bir çocuk hakkında “yurt dışı çıkış yasağı kararı’’ uygulanabilmesi için ciddi bir şüpheyi gerektirecek bir durumun olması ve kuvvetli delillerin bulunması gerekir.

  4. Yurt Dışına Çıkış Yasağı Getirilen Çocuğun Yasağının Kaldırılmasında İzlenecek Yol Nedir?

    Müşterek çocuğun yurt dışına çıkış izni konusunda yasak kararı verilmesi halinde, söz konusu yasağın kaldırılması yine mahkemeden talep edilmelidir. Bu takdirde velayet hakkı sahibi olan tarafın çocuğu karşı taraftan kaçırmak gibi bir amacının olmadığı ve karşı taraf ile kurulacak kişisel ilişkiye uygun davranacağı veyahut dayandığı hususları ispatlanmalıdır.

  5. Velayet Hakkı Sahibi Olmayan Ebeveynin Çocuğun Yurt Dışına Çıkışındaki Yetkisi Nedir?

    Her ne kadar Yargıtay tek başına velayete sahip olan eşin hareket etmekte serbest olduğunu ifade etse de, seyahat edilecek ülkeler, uluslararası hukuk anlamında kendilerini güvence altına alabilmek ve çocuğun kaçırılmadığını ortaya koyabilmek için, ‘’velayet hakkı kendisinde olmayan tarafın’’ muvafakatini aramaktadır.

  6. Muvafakatnamenin Geçerlilik Süresi Ne Kadardır?

    Yurtdışı muvafakatnamelerinin geçerlilik süresi, muvafakatnamenin verildiği ülke tarafından belirlenir. Bu nedenle muvafakatnamenin geçerlilik süresi hakkında daha fazla bilgi edinmek için muvafakatname işlemini yapacak olan ülkenin kurallarının incelenmesi gereklidir.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Site Haritası
Bize mesaj gönderin!
Whatsapp
Merhaba, sizden bilgi almak istiyorum.
Güneş & Güneş Hukuk Bürosu Hemen Ara! Güneş & Güneş Law Firm Links Güneş & Güneş Hukuk Bürosu Telegram Güneş & Güneş Hukuk Bürosuna Mail Yazın